Erzurum’un usta kalemlerinden Naci Elmalı, Osmanlı’dan beri süregelen işfe’lenâ geleneğini yazdı. Gelişim Erzurum Dergisi’nde yayımlanan makaleyle Erzurum’un bir yönünü öne çıkarmayı amaçladıklarını belirten Elmalı, “En az 1001 Hatim kadar bize özgü bir gelenek” dedi.
Dergide kaleme aldığı yazıyla Erzurum Ramazanlarının süsü konumundaki İşfe’Lenâ geleneğini nazara veren Araştırmacı Yazar Naci Elmalı, “Her yönüyle farklı yaşadığımız Ramazan gecelerini süslediğimiz bu geleneğin yalnızca dilde kalmasına gönlümüz razı olmadı ve şazıya geçirdik.” dedi.
PİR ALİ BABA’YA DAYANAN ERZURUM’A ÖZEL GELENEK
İşfe’lenâ geleneğinin genellikle Erzurum ve Erzurum’a bağlı eski, yeni birçok ilçede sürdürüldüğünün altını çizen Araştırmacı yazar Naci Elmalı, Erzurum’da tahsil görenler ve ilimizden göçenlerin aracılığıyla farklı merkezlerde de işfe’leâ okunduğunu tespit ettiklerini söyledi. İşfe’lenâ geleneğinin kökünün çok gerilere dayandığını belirten Elmalı, “Rus işgali yıllarında Hasankale’nin Tizgi köyünde dünyaya gelen ve nefis sesiyle Ayaspaşa, Kasımpaşa camileri başta olmak üzere şehirdeki değişik mekânlarda uzun yıllar ‘İşfe’lenâ’ okuduğu bilinen Kasımpaşa semti sakinlerinden Bakkal İhsan Tizgili gibi birçok büyüğümüz, bu geleneğin Pir Ali Baba zamanından, Binbir Hatimlerin başladığı tarihten bu yana geldiğini, duyduklarını söylemektedir. Şehrimizin hafıza isimlerinden, derya bir ilim adamı olduğunu bildiğimiz Diyanet İşleri eski başkanlarından Mehmet Nuri Yılmaz Hoca’ya bu sözü ilettiğimiz zaman ‘Onların söyledikleri doğru olabilir. Üstelik Erzurum’a mahsus bir âdet olduğu da kesin! Lâkin tarih konusunda yazılı bir belge var mı, yok mu ona bir bakmak lâzım, ancak o takdirde emin olunabilir!’ demişti. Ders aldığı Müftü Yunus Kaya ve Halis Emek hocaefendilerden konuyla ilgili bir şeyler duymuş olabileceği düşüncesiyle başvurduğumuz Ömer Nasuhi Bilmen Eğitim Merkezi Müdürü Zeki Koçak ise ‘O tarihte Erzurum ve civarında baş gösteren Şia tehlikesine karşı hareketlerden biri olarak ya da onlardaki Hz. Ali (ra) sevgisine karşı Ehl-i sünnetteki Hz. Peygamber (sav) sevgisinin öne çıkarıldığı bir hareket olarak düşünülürse haklı olarak bu geleneğin o kadar eskiye dayandırılabileceğini’ söyledi. Bize göre de bu yorum isabetlidir.” dedi.
‘İŞFE’LENÂ’ BAŞKA YERLERDE DE OKUNUYOR MU?
Yaptıkları araştırmalarda ülkemizin hemen hemen hiçbir yerinde işfe’lenâ geleneğine rastlamadıklarını belirten Naci Elmalı, “Yalnızca bu beldeye mahsus Ramazan’da, Teravih namazlarında okunması alışkanlık haline getirilmiş bir gelenektir. Araştırmalarımızın neticesinde bir zamanlar Bayburt, Sarıkamış, Yusufeli, Tercan, Karlıova, Eleşkirt gibi eskiden Erzurum Eyaleti’ne bağlı bir takım yerleşim merkezlerinde var olduğunu; zaman içerisinde bunların bir kısmında terk edildiğini, bir kısmında ise halen devam ettirildiğini gördük. Aslında ismini zikrettiğimiz bu beldelerde yaşayan insanlar mezhep, meşrep, giyim, kuşam, folklor, zihniyet, ağız ve daha birçok özellikleri bakımından sonradan bağlanmış oldukları şehirlerin halkından daha çok Erzurumlulara yakın insanlardır ve bu bölgelerde halen dahi Erzurum kültürünün, gelenek ve göreneklerinin izlerine, egemenliğine rastlamak mümkündür.” dedi. Bu duruma makalede de ayrıntılı olarak yer verdiklerini kaydeden Elmalı, “Nitekim 1950’lere kadar Erzurum’a bağlı olan bu ilçelerden Sarıkamış’ta halen müftülük yapan Numan Öztürk’ten Sarıkamış’ta; Yusufeli Merkez Camii’nde uzun yıllardır imam-hatiplik yapan, aynı zamanda o yöre insanı olan Mustafa Aykut’tan Yusufeli’nde ‘İşfe’lenâ’ geleneğinin halen devam ettirildiğini; Bayburt’ta dokuz yıl müftülük yapmış olan Peyami Güngör’den de Bayburt’ta bu geleneğin terk edilmiş olduğunu, görev yaptığı sıralar çok arzu etmesine rağmen yeniden başlatmayı başaramadığını öğrendik. Tercan ve Eleşkirt’te ise bu geleneği hatırlayanların dahi kalmadığını tespit ettik. Güney ilçelerimizde bu geleneğin yaygın olmadığını da belirtmek gerekir. Genellikle Şafii mezhebine mensup Kürt kardeşlerimizin yaşadıkları Hınıs, Tekman, Karayazı ve Karaçoban gibi yerleşim yerlerinde tek tük bazı köylerde ‘İşfe’lenâ’ geleneğinin var olduğunu tespit ettikse de bunun nadir olduğunu söylemek daha doğru olur! Tespit ettiğimiz köylerden biri Çevirme’dir. Güney ilçelerimizde işfe’lenâ yerine farklı uygulamalar vardır ve bunları da yazımızda genişçe meraklısına aktardık.” diye konuştu.
YURTDIŞINDA DA OKUNDU
Yaptığı araştırmalarda ulaştığı en ilginç bilgilerden birinin işfe’lenâ’nın yurtdışında da okunduğu bilgisi olduğunu belirten Elmalı, bunun kaynağının yine Erzurum olduğunu tespit ettiklerini belirtti. Erzurum’un yetiştirdiği nadide alimlerden biri olan Diyanet İşleri eski Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz’ın 80’li yıllarda görevli olarak Hollanda’ya gittiğini belirten Elmalı, “1983 ya da 1984 olması gerekiyor. Mehmet Nuri Yılmaz Hoca, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından görevli olarak Hollanda’ya gönderilir… Roterdam şehrinde bir ay Ramazan boyunca Kocatepe Camii’nde Müslümanları irşad görevini sürdürür, vaazlar verir. Bir gün Teravih namazı bitiminde müezzinlik yapan biri Erzurum’dan başka hiçbir yerde okunmadığını bildiği ‘İşfe’lenâ’ okuyunca hayret eder, namaz sonrası merakını gidermek için şahsın yanına gider, nereli olduğunu sorar. Hoca’nın tahmin ettiği gibi adamcağız Erzurumlu’dur! ‘Kimsin, ne arıyorsun, ne yapıyorsun burada?’ diye sorunca ‘Erzurumlu olduğunu, hemen her Ramazan buraya geldiğini, burada yaşayan Müslüman Türklerin çocuklarını sünnet ettiğini, bu vesileyle orada bulunduğunu ve iştirak ettiği Teravih namazlarında da her zaman İşfe’lenâ okuduğunu’ öğrenmiş. Araştırmalarımızın neticesinde bu kişinin Erzurum’da ‘Söğütlülü Sünnetçiler’ diye bilinen aile fertlerinden; 2000’li yıllara kadar Erzurum’da sünnetçilik yaptıklarını bildiğimiz Mehmet, Ahmet ve Mustafa Katmer kardeşlerin babası Sünnetçi Mahmut Emi’nin amcasının oğlu, o tarihlerde Almanya’da çalıştığını, oralarda sünnetçilik de yaptığını öğrendiğimiz Zeki Utanç olduğunu tespit ettik. Bu bilgi de geleneğimizin farklı yerlere yine Erzurum bağlantılı kişilerce taşındığı görüşünü desteklemektedir.” diye konuştu.
NE ZAMAN OKUNUR?
‘İşfe’lenâ’nın, Erzurum camilerinde yirmi rekât olarak kılınan Teravih namazının bitiminde, Vitir namazı öncesinde getirilen ‘Salat-ü Selamlar’ın ardından okunduğunu hatırlatan Elmalı, şunları söyledi: “İki rekâtta bir selam verilerek Teravih kılınan Erzurum camilerinin pek çoğunda her selamlama sonrasında müezzin tarafından ilklerinde birer kez kısa, ikincilerinde uzun bir ‘Salat-ü Selam’; yirminci rekâtın sonunda ise üç kez, fakat bu kez cemaatle birlikte ‘Salat-ü Selam’ getirilir. ‘Müezzin Mahfeli’nde oturan, sesi sadası güzel müezzin ya da o işi yapması için her gün o mekâna getirilen kişi de yanık sesiyle ‘İşfe’lenâ’yı okur, ‘Amin!’ dedikten sonra yapılan dua sonrasında da Vitir namazına kalkılır.”
‘İŞFE’LENÂ’NIN SÖZLERI İLK KEZ ARAPÇA YAZILDI
Erzurum’un asırlık geleneklerinden biri olan ‘İşfe’lenâ’nın sözlerinin bugüne kadar Arapça yazılmadığını farkettiklerini belirten Elmalı, “Dergiye verdiğimiz yazıda bu eksikliği gidermek de bize nasip oldu. “İşfe’lenâ yevme’l arasati ve’l mizan / İrham bi fadlike ya Rabbel âlemin / Limen gale min abidike. Amin!” şeklinde okunan övgülü duamızı bu şekilde Arapça harflerle de yazıya dökmüş olduk. Yazımızda Doç. Dr. Zeki Koçak vesilesiyle haberdar olduğumuz farklı okunuşlara da yer verme fırsatı bulduk. Hatimle Teravih kıldırdığı bilinen Tortum Müftüsü Yahya Efendi’nin oğlu olan Necmeddin Sevindik’e babası tarafından ezberlettirildiğini söylenen metin biraz farklı o da şöyle: ‘İşfe’lena habibeke yevme’l arasati ve’l mizan / İrhamna bi fadlike ya Rabbel âlemin / Limen gale min abidike. Amin!’ Manası ise şöyle: ‘Arasat ve mizan günü bize ve Habîbine şefaat nasip eyle / Ey âlemlerin Rabbi, / ‘Amin!’ diyen kullarına lütfunla merhamet et!’ Başka okuyuşlar da var onları da dergideki makalemizde bulabilirsiniz.” dedi.
‘İŞFE’LENÂ’YI GÜZEL OKUDUĞU BILINEN ERZURUMLULAR
“Erzurumlular bu geleneği yaşatırken güzel okuma gayreti de göstermişler.” diyen Araştırmacı yazar Naci Elmalı, yaptığı bazı tespitleri şöyle aktarıyor: “‘İşfe’lenâ’ okumak oldukça marifet isteyen bir iştir ve öyle her babayiğit okuyamaz! Cami görevlilerinin yanı sıra cami cemaati içerisinde yer alan ya da seslerinin güzel olduğu bilinen yöre halkından birçok esnafın, sanatçının da güzel okudukları, isimlerinin günümüze ulaştığı bilinmektedir. O tür kişilerin kendi camilerinde Teravih namazında yer alması, müezzinlik yapması; kaside, gazel, ‘İşfe’lenâ’ ve ‘Amenerresûlü’ okuması, salat ü selamları idare etmesi Ramazan’ın ilk gününden, son gününe kadar o caminin tıklım tıklım dolmasına, yer bulunmamasına, hatta hatta yer kavgalarına dahi yol açarmış! Erzurum’da seslerinin muhteşem olduğunu duyduğumuz isimlerin başında Kalalı Hafızlar (Hasankaleli) diye anılan iki kardeşten büyük olanı İbrahimpaşa Camii’nde imamlık yapan, ‘Gerçek hafız oydu!’ denilen Hafız Ali Rıza Efendi; Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında öğretmenlik yapan, müsikî çalışmalarına büyük katkılar sunan küçük kardeşi Hafız Faruk Kaleli; özellikle de Pahırci (Bakırcı) İbrahim Efendi ve Hinsli (Dumlulu) İbrahim Efendi’ gelmektedir. Aslında bunun 1950 öncesine ait sağlıklı, yeterli ve fazla bilgi bulunamamasından kaynaklandığını düşünmekteyiz… Nitekim Müftü Solakzade Sadık Efendi’nin yaşayan son talebelerinden biri olan Molla Mehmet Tavlaşoğlu Hoca da konuyla ilgili sorumuza bu tarih öncesine ait başka öne çıkan bir isim duymadığını, hatırlamadığını söylemektedir. Cumhuriyet sonrası Erzurum’unda ‘İşfe’lenâ’yı çok güzel okuduğu söylenenler içerisinde ismi en çok geçen kişi olarak Lalapaşa Camii imamlarından Hırtızlı Hafız’ın ismini tespit etmiş bulunmaktayız. Erzurumlu hafızlar içerisinde müstesna bir yere sahip olan, aynı zamanda Atatürk Üniversitesi’nin eski rektörlerinden Yaşar Sütbeyaz ile Prof. Dr. Yavuz Sütbeyaz’ın dayıları olan Hacı Hafız Mehmet Hırtızlı Hocaefendi, mikrofonun bulunmadığı devirlerde olağanüstü güçlü ve güzel sesiyle ilk saftan son cemaat yerindekilere kadar sesini duyurmasıyla bilinen birisiymiş. ‘Erzurum Halk Oyunları ve Türküleri Derneği’ tarafından 1958 yılının 12 Mart’ında Lalapaşa Camii’nde şehitler için okutulan Mevlid-i şerif için Erzurum’a getirtilen, o gün Öğle ezanını okuyan efsane isimlerden Diyarbakırlı Celal Güzel’in bile gıpta ettiği, “Bu kadar güzel hafızlarınız ve Hırtızlı gibi çok güzel, mükemmel sese sahip hocalarınız varken beni ne diye davet ettiniz; yoksa beni mahcup etmek mi istediniz?” şeklinde bir latifede bulunduğu söylenen biri olarak hafızalalarda yer bulmuş, halen dahi ismi hatırlanan bir hocamızdır.” 1909-1978 yılları arasında yaşayan, Hafız Mehmet Hırtızlı Hoca, 1960 İhtilâli’ne kadar uzun bir zaman Lalapaşa Camii’nde başimamlık yapmış, o tarihte görevinden alınarak tenzil-i rütbeyle Ulucami’nin arka sokaklarından birinde yer alan Ketenci Mescidi (günümüzdeki Ketencizade Camii)’ne tayin edilmiş, daha sonra 1965 AP iktidarında Lalapaşa Camii’ndeki görevine dönmüş, fakat bu kez de diğer imam Yusuf Esengün ile sürekli bir çekişme yaşaması üzerine emekliliğini isteyerek İstanbul’a nakletmiş ve ömrünü orada tamamlamıştır.” Güzel okuyan başka isimleri de tespit ettiklerini belirten Araştırmacı Yazar Naci Elmalı, “Gelişim Erzurum Dergisi’nde yer alan makalede Erzurum’a özgü bu geleneğe ve güzel okuduğunu tespit ettiğimiz diğer isimlere dair geniş bilgi vermeye gayret ettik. Erzurumluların bu yazıdan istifade edecekleri kanaatindeyim.” diye konuştu.