YETMEZ AMA EVET!

Anadolu, coğrafi olarak çok stratejik bir
noktada bulunduğu için daima hedefe
konulmuştur. Binlerce yıllık tarihi süreçte
Anadolu’dan onlarca medeniyet
geçmiş ve gücü elinde tutan her devlet, bu bölgeyi
elinde tutmak istemiştir.
Dört mevsimin bir arada yaşanabilir olmasından
güneşli gün sayısına, göğe tırmanan
zirvelerinden uçsuz bucaksız kumsallarına, üç
denizinden verimli
topraklarına kadar her
şeye sahip olan Anadolu,
Pasin Savaşı’nın
ardından Malazgirt
Zaferi’nden beri Türk
yurdudur. Yani bu tarihten
sonra bir daha
yabancıya vatanlık etmemiştir.
Yeri gelmişken
rahmetli Aytunç
Altındal’ın bir tespitini
de aktaralım.
Türkiye ismi M.Ö.
700’lere dayanan tarihi
bir geçmişe sahiptir ve sadece Anadolu için
kullanılmıştır. Rahmetli Altındal, İrlanda’da bir
konu üzerinde çalışırken Kelt rahipleri Druitler’in
tuttuğu Anallar’da Anadolu’ya “Türkiye”
isminin verildiğini görmüş ve bunu Pelin Çift’in
programında dile getirmişti. Yani Türk ismi yalnızca
1071 değil, M.Ö.’de bu topraklara vurulmuş
bir mühürdür ve öyle kalacaktır.
Bunu bir iddia, bir temenni olarak ileri sürmek
kolaydır ama bir gerçek olarak geleceğe
taşımak zordur. Başta da dediğim gibi bu coğafyadan
düşman eli eksik olmaz. Cesur olan atına
biner gelir, cesur olmayan örtüsüne bürünür
gelir ama hep gelir. Bu nedenle içimizden hain,
karşımızdan düşman eksik olmaz.
Şair ve hekim Abdülhak Molla, 150 yıl önce
söyle seslenmişti:
“Bu mesel ile bulur cümle düvel fevz-ü felâh;
Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-ü salâh.”
Evet, bu coğrafyada sulh ve huzur içinde
yaşamak istiyorsak daima savaşa hazır olmalıyız.
Savaşa hazır olmak ancak milli sanayi ile
mümkündür. Biz, ikibinli yıllara kadar hep alıcı
taraf olduk. Düşman üretsin sonra bize satsın
beklentimiz ile yıllarca terörle mücadelede sıkıntı
çektik. Sınırımızı geçen yüzlerce hain karakollarımızı
bastı, şehitler verdik. İsrail’den gelecek
heronların vereceği istihbaratlara kaldık hep ve
maalesef dökülen sadece kanımız, yanan sadece
canımız oldu.
Şu gerçeği hepimiz kabul etmeliyiz ki, Recep
Tayyip Erdoğan döneminde yapılanlarla
bu durum tersine dönmüş durumdadır. Bugün
milli sanayi olarak belirli bir konuma gelmiş ve
çok etkili silahlar üretmiş durumdayız. Rus hava
savunma sistemleri, bizim silahlarımız karşısında
komik durumlara düştü. Suriye’de, Libya’da ve
son olarak Karabağ’da kendi üretimimiz olan
silahlarla dünyaya meydan okuduk. Bundan
sonra da böyle olmaya devam edecek. Artık
ok yaydan çıkmıştır ve bu ülkenin makûs talihi
yeni silahlarla değişmeye ve gelişmeye devam
etmektedir. Bunun en son ve en güçlü örneklerinden
biri HİSAR-O+’dır.
Kabul testlerinde yüzde yüz başarı sağlayan
HİSAR-O+, daha önceki kardeşi HİSAR-A ile
birlikte ülkemizin dostlarına güven, düşmanlarına
ise korku vermektedir. 2023’te hazır olması
beklenen SİPER’i de dört gözle bekliyorum. Hİ-
SAR-O+ orta menzilli bir savunma silahı iken
SİPER uzun menzilli bir savunma silahı olarak
envarterdeki yerini alacak. Emeği geçen herkesi
canı gönülden kutluyor ve tebrik ediyorum.