“YERYÜZÜ YER Mİ YÜZÜ?”

Arabasına doğru yürüyordu gözleri yerdeydi. Yer ile konuşuyormuşcasına yerçekimini kast ederek… “Bugün yine çok çekicisin!” dedi gülerek .Daha sonra acı bir tebessüm belirdi yüzünde. Yeryüzünün, yermek için yüzünü söyledigini bildiğinden… Ve içindeki mana dehlizine dalıp gitti. Boğulmayı göze alarak… Yeryüzünün albenili çekiciliğinin, insan üzerindeki etkisinin ve tahribatının ne kadar yıkıcı olduğunu düşündü.Evet İnsan çalışıyordu. Çalışmak için yemesi gerektiği ama yemek için çalıştığı yeryüzünde, yeryüzü için çalışıyordu! Acaba Bu kadar yüzsüzlüğün yeri, hangi yerin yüzü idi..? Başını yer’e (toprağa) koyanın yüzünü, yerin yemesinden miydi Yer Yüzü..?Aman dikkat et!yemesin yüzü..! Yoksa; Bir çok yersizin (yurtsuz) yerilmesinden mi..? Bilinen şu ki;Yersiz davranışların oynandığı bir sahneydi Yeryüzü. Yerin altındakiler (petrol,elmas vs.) için üstündekilerin kıyıma uğradığı… Üstündekilerin şerrinden, altına sığınılan(sığınak)… Altında medfun olanların, üstünde yaşayanlara miras bıraktığı… Üstünde meftun olanların ise; altında yatanların himmetine, bereketine sığındığı… Uğruna akan Şehit kanı ile VATAN olan.Yadigar… Hayal kuran masumu vuran,Afâki yoran Yeryüzü… Savaşların bol olduğu,haksızlığın yol olduğu, zalimlerin kol olduğu,yaşamınsa rol olduğu Yeryüzü..! Heyhat! Göz yaşları sele dönmüş.Kardeşlikler Ele dönmüş. Kadim sözler Yele dönmüş.O ise Başını kuma gömmüş!hicabsız Yeryüzü..! Birİmtihan… Bir Netice… Bir Sonuç… Yeryüzü …Yüzünde buruk ve acı bir hal belirdi… “Hayır!” dedi insan ne bu kadar basit gerekçelerden dolayı varolmuşdur, Ne de varoluşu bu basit gerekçelere bağlanabilir. Yeryüzü; Şuursuz bağlandığımızda ziyanımız, cehennemimiz, aldanışımız, “Dünya hayatı hakikatte sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir…” (Ankebut -64) Şuurumuzla imanımız, cennetimiz “Hubbü’l-vatan, mine’l -îmân (Vatan sevgisi imandandır.)” Hadis-i Şerif. Demek ki YeryüzündeVarolmak; Varlığının gayesini , gaye edinmekti.

Yeryüz’ü utanıyordu… insan kendine paye çıkarmıyordu. Nizam üzere yaratılan alemin, nizamına uygun hareket etmemek, kainatın nizamını bozuyordu.Evet tam da söylenildiği gibi “Nizam-ı Alem, Nizam-ı Adem de dir!” Yani ;Adem ıslah olmadan,alem ıslah olmayacak!Aksi takdirde; sahte de olsa hergün paylaştığımız masum vari fotoğraflarımızdan başka masumiyete dair hiçbir argüman bulunmayacak ve masumiyetin esamesi okunmayacak. (Keşke fotoğrafları gibi masum olsaydı insanlar…Ya da biz kadrajın arkasını bilmeseydik de, insan ve insanlık adına Hüsn-ü Zan’da bulunabilseydik.!) Maalesef Masumiyetin yerini Mahzuniyet aldı. Ve kötülükler nefsimizden olmaya devam etmekte…

Yeryüzü kimlerden müteşekkil? Varlığımızı kendisinde ve avanelerinde bir tehdit paranoyası haline dönüştürmüş bir Karşı!(küffar) ve karşısında biz!Öyle ki! Bu karşı, karşının (Bizim) herseyine karşı! Yok etmeyi gaye edinen bu çatı altında öbeklenenlere bir örnek verecek olursak yeryüzünün zalimlerinden biri olan Winston Churcill.Anadoluda ki Müslüman Türkler’in üzerinde biyolojik silah kullanılması mevzubahis olduğu esnada İngiliz parlementer’in “ Öyle şey olur mu! Karşımızdaki nihayet bir insan!” diyerek karşı çıkması üzerine, kin ve nefretine inanmış bir inançsız olan bu küfür abidesinin “Türkler,İnsan değil!” diyecek kadar bayağılaştığını unutmadan, İşte bu karşının, karşısında olarak, İslam’ın, ümmet’in mensubu ve mihmandarı olduğumuzun şuuruyla, yeryüzünde yaşamak, yaşatmak ve yaşadığını zannedenleri diriltmek adına yeryüzünün sahibine, teslim olmakla bunu yapabiliriz.

Bilinmelidir ki! Yeryüzündeki süreç ilanihaye devam etmeyecek. Çünkü; Mazlumun Allah’ı var. Ve O görüp,gözetmektedir.Süre veren de O’dur.Bitirecek olanda O! Niyazımız şudur ki;Ya Rabbi; İçinde yaşadığımız an itibari ile kendimizi suçlu hissediyoruz.Ey Allahım! duyarsızlığımızı, duyurduğun gün, Hz.İbrahim’in (as) ateşe atılacağı anda bir çöl kertenkelesinin ateşi söndürmek adına ağzında ki su ile koşturduğu gibi, zalime ve küffara karşı tarafımızı belli etmek adına attığımız her adımı ve karşıya karşı sunduğumuz her manifestomuzu kabul buyur! Biz senin muradını layıkıyla anlayamadık.Sen; bize bizden yakınken , biz seni yaban ellerde arama küstahlığına girdik. Ve bunlar, benliğimizden kurtulamadığımız esfel (aşağı-bayağı) duyguların neticesi idi.Sen ikramınla bizi eşref(şerefli) kılarken, biz tercihimizle esfel’e talip olduk. İmar ettiğin yeryüzünde, yüzümüzü yere kapayarak zatına ittiba (tabii) etmekle şerefyab (şereflenen) olacağımıza kaniyiz (inanıyoruz). Mamur (düzenlenmiş- güzel) olan kulların zümresine ilhak(dahil) eyle bizleri! Ve, Şanın olan Şan’a Bağışla!

Selam ve Dua ile…

[email protected]

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.