Günlerdir dünyayı kasıp kavuran korona virüsü meselesine uzaktan bakıyorduk. Taa çinde hatta maçinde olan olaylara buradan uzaktan kumanda mersiyeler diziyorduk. “Çin hak etti, Allah’ın bir gazabı, gebrsin kafirler” gibi insanlık dışı uydurmalarla ekran başlarında olanları izliyorduk. “Bize gelmez, bizim ne işimiz olur koronayla, yarasamı yiyoruz olm” gibi ifadelerle de ekndmizi ferahlatıyorduk. Ta ki iranda görülene kadar. Komşuda pişen bizede düşer misali, ufak tedirginlikler başladı yavaş yavaş. Hatta resmi demelere bakılacak olursa alınan önlemler hat safhalara çıkarıldı. Ancak, virüsün bulaştığı ülkeleri gösteren hartaya bakınca irandan yunanistana atlamasına rağmen bizi neden es geçti diye merak bile ettik. Derken sosyal medyada ufak tefek dillenmeye başlayan “eğer gelirse-ki gelecek” diye kurgulanan paylaşımlara resmi ağızlardan cevap gelmeye başladı. Pilot bölgeler oluşturup bu bölgelerde karantina hastaneleri kurmanın gerekliliği söylendi. Açıklanan illerin başında tabiki garibim Erzurum geliyordu. Çünkü kapılar bu bölgede en kapsamlı hastaneye yakın olan il Erzurum’du. Hazır yeni yapılmış devlet hastaneside vardı açılışı bekleyen. İşin garibi, bizimle beraber o hastanede görev yapacak olan personelide tedirigin etmeye başladı. Hani bizim torpilsiz işlerimiz olmaz ya, hastaneye işe girmek için türlü dümenler çevirenler yaptırdıkları torpilede gittikleri adamlarada lanet edecek düzeye geldi. Tabi bunlar söylem düzeyinde. Devlet iyisini bilir ve vatandaşının sağlığı için her türlü tedbiri alır. Nitekim çinde vaka başladığında vatandaşını getirdiği uçakta bulunanları sterilize etti ve bir sıkıntı çıkmadı. Ancak başka bir sorunu kendi dilimizden dineyelim dersek şöyle bir cümle kurabiliriz. “Erzuruma cetıracahlarmış virüslülüleri. Ola hani o personel, hani tohdor, ola hani bu virüsün illaci. Baba herkes evünden atir, bizimkinnerde sahap çıhir, belede ola”. Zannımca doğru bir cümle oldu. Hastanemiz henüz açılmadı ama yakında virüsümüze açılş yapılacak gibi görünüyor. Yeni virüsümüz hayırlı olsun.