YENİ BİR YIL, YENİ BİR YOL.

Yeni bir yıla “Vira bismillah!” dedik. Bir başka yolculuk başladı. Her ne kadar yeni desek de, geçmişin tecrübe ve birikimi ile yol kat etmeye devam edeceğimiz yeni bir yıl... Acıların, gözyaşlarının ve insanı insan yapan bütün değerlerin dışında ne varsa hepsine bir çizgi çektiğimiz, birbirimize, birimiz (Hak) için yettiğimiz ve bahara eren bir ekin, bir tohum gibi bu birliktelikte bittiğimiz, başlangıcımız olması temennisi ile... Evet, bitmek kavramının başlamak anlamına geldiği, ne kadar da manidar bir kavramdır “Bitmek”(!) Geçen yıl, hani anadolu insanının “Ekinler bitti.” ifadesindeki başlangıcı gibi bir bittilikle bitmeli ki, yeni yıla “Başlangıç oldu.” diyebilelim. Geçen yıl tomurcuklanma evremize sebep olan kazanımlarla dolu olmalı ki bitiverelim ve yılbaşımız, yol başımız olsun(!) Hakikatte ‘Yılın sonu’ diye birşey olmaz. İnsanoğlunun bir başka başlangıcı adlandırmak ve kendini zaman içerisinde anlamlandırarak, tanımlamak istemesinden ibarettir yılsonu, yılbaşı kavramları. Şunu da unutmayalım ki! ‘Yılın Sonu’ yok ama ‘Yolun Sonu’ var. Ve her geçen gün insan O durağa daha da yaklaşmakta. Yıl, insanoğlunun kendisinin son bulduğu anda son bulur! Yani sona eren, insandır. Her geçen yılın insanoğlunun yüzüne attığı çizik de bu gerçeğin imzasıdır. Düşünün ki, ilginç bir şekilde mücadelesi bitmediği halde, mağlup olan tarafın şimdiden kesin olarak bilindiği bir müsabaka değil de nedir şu mücadele? Evet, Kesin olan tek ihtimal(!) İnsanın yenilgisi, yenilecek olması... Dikkate şayan olan ise, insanoğlunun kaybına ve kazanmasına sebep olan nefsinin hep bu mücadele de hep 18 yaşında olması ve hiç yaşlanmaması... Evet, söz konusu nefis olduğunda zaman ibresi adeta tersine işlemekte. Çünkü her geçen gün hayata daha da sarılmak, Dünya’da yapılacak çok işlerinin olduğunu sanmak, Dünya’ya bağlanma duygusu arttıkça bağı Dünyadan öteye kuramayan maddeci bir insan portresi nefsin değil de neyin sonucu olabilir? Heyhat ki, ilginç bir şekilde bağlandığı bu Dünya’nın vefasını göremeyen hatta ayağına bağ olmaktan öte hiçbir faydası olmayan, nihayetsiz arzular ile dümenini kaybetmiş bir gemi gibi derin sularda alabora olmaya müstehak kılan bir nefis ve dizginleri onun eline vermiş insan. O kayadan O kayaya vura vura batırana kadar vazgeçmeyen bir serüvene yelken açtıran, öyle ki geldiği noktanın da koordinatları belli olmamasından dolayı, insanın naçar bir halde hayat hikayesini tamamlamasına sebep olan azılı düşman!
Bizlere düşen nefsani duygulardan arınmış, âri, temiz bir şuurla yeni yılda yeni yolda olmak gerekliliği bilincine varmaktır. Eskiden aldığı güç ile, eskisi gibi olmama anlayışı(!) Meseleye inancının gereği olarak Hadis-i Şeriflerde buyurulduğu gibi “İki günü bir olan, ziyandadır.” perspektifinden bakarak, farklılığın, farklılığın gereği olduğunu idrak etmek. Böylelikle yukarıda da
ifade edildiği gibi yakınılası bir duruma düşmekten muhafaza olmak. Tekrarlamakta fayda vardır ki ‘Gelecek, geçmişten alınan tecrübe ve kazanımlarla inşa edilerek tezyin edilebilir.’ ‘Geçmiş yıllar, gelecek yollar’ bağlantısını doğru algılayarak, Geçmişin geleceği aydınlatan kandilleri içerisinde barındırdığını unutmamalıyız. Böylelikle, ‘Geçmişin muhasebesini yapmak idealist insanların davranışıdır.’ diyebiliriz. Heva ve heveslerin bir kenara bırakıldığı, mutedil bir hayatın tercih edilerek müsrif yaşantının terkedildiği, insanın insanla ve insanca güzel günler yaşadığı bir Dünya ümidiyle, herkesin yeni yılı, yeni ve hak üzere olan yolu, iyilik getirsin, iyilere ve iyliğe götürsün.
Selam ve dua ile...