Herkes yaşamak ister de yaşlanmak istemez! Oysa yaşamanın irsaliyesidir yaşlanmak, yaşını almak. “Hiç unutmam!” diye söylenilen ifadelerimizdeki unutabileceğimiz çokların arasındaki seçilmiş koreografilerimizin açılımıdıryaşlanmak. Karşılığında bedel olarak bir ömrün verildiği üründür. Ve bu ürünün bedelini fazlasıyla ödeyenlerin adıdır “Yaşlı”. Gelecekteki durumumuza dair çıkarımlarda bulunmamız adına bir rahmettir yaşlılar. Yaşlandıkça çocuklaşırlar, çocuklaştıkça masumlaşırlar. Lisan-ı halleri ile sabitkadem olan bizlere, gelecekten/geleceğimizden haber vermekte mahirdirler. Sabitkadem diyoruz çünkü biz kâinattadurmakta iken zaman geçmektedir. Yani hareket zamandadır. İnsan hareket halindeki zamanda kendine düşen rolü oynamaktan öteye geçmemektedir. İnsan bir oyun sahnesi olan Dünyada, adeta kontrol altına alamadığı azgın bir sel gibi akıp giden zamanı; Geçmiş-Şimdiki- Gelecek diye isimlendirmiştir. Yani isimlendirmesini stabil olan kendine göre değil, zamana göre yapmıştır. Dikkat ederseniz Geçen de, Duran da, Gelecek de zamanın kendisidir. İnsanın kendine ait ihtiyarı söz konusu değildir. Unutmayalım ki! Bizim varlığımız veya yokluğumuz zamana gölge dahi düşüremez. Biz zamanda bir pul gibiyizdir.Mazide iadeli taahhütlü bir işlemle çağlar aşarak istikbale de varabiliriz, Zaman rüzgârında sağa sola savrularak kaybolupgidedebiliriz. Tamam, tarihe meydan okuyan eserler bırakabiliriz ama talihe meydan okuma kudretine sahipolamadığımız için zamanın galip gelmesine mani olamayız.Bizleri kudretiyle tutan Rabbimiz, zamanın da sahibidir.Böylelikle zamanın deveran ettiği bu sahnenin sahibi Allah’tır.Yıldızların uzaklığını algılamamızdaki zorluk aslında bize kudreti algılayıştaki kısırlığımızı haber vermektedir. İşte temaşa ettiğimizde birer idrak cücesi olarak kaldığımız Cenab-ı Hakkın şu nizam-ı âlemdeki zaman mefhumunda bize lütfettiği payına biz “yaşam” adını vermekteyiz. Yadsınamaz bir geçek olarak yaşama dair şunu ifade edebiliriz; Zamanın herhangi bir döneminde yaşarız ama istediğimiz zaman diliminde yaşayamayız. Bu istediğimiz/arzu ettiğimiz zaman dilimini (Ör:Asr-ı saadet) yaşatamayacağımız anlamına da gelmez. Zaman ve sahne uyum içerisindedir. Sırası gelen sahneye çıkmakta ve kendisine ayrılan sürenin sonunda ise tükenmiş bir şekilde sahneyi terk etmektedir. Tabi bu sahnedeki münevver ve müzeyyen şahsiyetler istisnadır. Sahnenin onlar için kurgulandığını ve ulvi bir nidanın şöyle seslendiğini duyarsınız “..SEN olmasaydın..!” Ve ihtiramın ser levhası olan mukaddes şah siyetin sahne nin/ yaşamın bir parçası değil ta kendisi olduğunu “Üsve i hasene /En güzel örnek” diyerek tescil eder zamanın sahibi! “Yaşadım!”diyebilmenin hakkı, yaşam kaynaklarımızdaki seçimimizde saklıdır. Şu kısa yaşam serüveninde bir insanoğlu olarak, hepimiz yaşlanmış veya yaşlılığına yenik düşmüş olan bir anne ve babanın evladıyız. Yaşadığımız geçmişin mimarı oldukları gibi geleceğimize de yön göstermesi bakımından bizim her daim mihmandarımız olmuş olan yaşlılarımız, bu minval üzere yaşadılar. Bizler de böyle yaşayalım. Hayatın lezzetine dair alınması gereken önlem ve tedbirlerin neler olduğunu gizil bir öğreti ile öğreten yaşlılarımız,yaşamışlıklarının bedeli olarak sadece “Yaşlandık!” ifadesini kullanarak adeta bizlere hayatın anahtarını takdim ettiler. İnanıyoruz ki anlaşılmışlardır. Anlattıkları şunlardan ibaret; Yaşam; her ulaşıp geçen Yaş’ın toplu isimlendirilmesi… Ömür sağanağında bir türlü kuru kalamadığından “yaş” diyeisimlendirilmesi… Varmış olduğu noktada geçmişinden aldıkları ile geleceğe bakan yönüyle bir abide, anıt olarak yaş-anıtı ve nihayet “yaşantı” diye isimlendirilmesi… Kendisinden istenilen ilahi emirleri, hayatı boyunca sürdüreceğine dair vermiş olduğu (Galû bela) sözünden, ant içmesinden dolayı“Yaş-Ant’ı” diye isimlendirilmesi… Herkes kendi hayatserüvenin kahramanıdır. Nihayetinde sürdüğü hayat kişinin kendisine nam, nişan, ad olarak kalır ve “Yaş-Adım” diyerek sahneyi kapatır. Ne diyelim! Sahnenin sahibi bizleri bu sahneye lâyık görmüş, sahneye dair her şeyden istifade ettirerek, sahnenin enlerini tanıtmış. Bizlere düşen sahnenin hakkını vermek ve oyunu senaryoya göre oynamak. Teşbihte hata olmamak kaydıyla meramımızı dile getirmenin mutluluğunu hissetmekteyiz.
Selam ve
Dua ile