Hayatımızı sarmalayan tele’ler artık ne yiyeceğimiz nasıl yatacağınıza karar verir hale geldi maalesef. Yemekten yatağa, banyodan patlıcana, arabadan konuta kadar elimizden düşmeyen bir danışma merkezimiz var. Bazen geri kaldığımız, her on dakikada bir müracaat ettiğimiz bu sarmada kaybolduk artık. Yaptığımızı yapacağımızı becerilerimizi karakterimizi sergileme amaçlı yarıştığımız bir dünya var. Enlerimiz, aşklarımız, hobileriniz, favorilerimiz artık onlar. Herkes bir kulvarda yarışıyor. Kaynana gelinini, baba oğlunu, erkek arkadaşı sevgilisini yarıştırıyor. Her ekranda formatı değişik ama amacı aynı olan bir yarışmadır gidiyor. İsimleri garip, içeriği cinsellik ve fuhşiyat dolu, benim tarzım, onun salonu berkinin mutfağı ve hepsinin apış arası teşhir ediliyor. Kadınlara yönelik yarışmalarda beğenilme çabası erkek jürilere, erkeklerin gayreti kadın hakemlere bırakılmış, bir garip hengamedir gidiyor. Aslında her bir propramı kendi içinde yazsak başlı başına konu olur ama, genel çerçevede rahatsız olduğum konu yarışmalar. Kuşların bile yarıştırıldığı bir dünyada kimin birinci olduğunun bir önemi yok elbette. Yaşamlarımızı onlara göre düzenlediğimiz bir formatı boynumuza çoktan geçirdiler maalesef. Sen çıkarsan cahil, bakmasan gerici, yarışsan şampiyon oluyorsun ama gözden kaçan bir şey var ki, oda alie yapımız maalesef. Elek gibi olan çekirdek aile yapımızada artık oğullarımız bizimle, kızlarımız anneleriyle yarışıyor. Anlayacağınız asilik ve aksilik diz boyu. Hayrolur sonumuz inşallah.