Yalan dünya, boş dünya, üç günlük
dünya diye öteler gibi göründüğümüz
dünyaya dört elle sarılmış, hayatı bir
yerlerden yakalama telaşındayız.
Gerçekler böyle...
Evde çocuklar ekmek bekliyor, sayfa sekreteri
yazı bekliyor, işçi para bekliyor, esnaf müşteri
bekliyor... Bu kadar beklentinin içerisinde yalan
dünya çok ama çok
yavan kalıyor. Dünyanın
yalanlığını biliyoruz
da dünyaya dört elle
sarılan yalancılar olduğumuzu
unutuyoruz.
Siyaset meselesi
açılınca ver coşkuyu
gelsin gıybet, maç
konusu açılınca ver
coşkuyu gelsin gırla
küfürler... Mal konusu
açılınca var gücümüzle
saldırmalar, kavgalar,
gürültüler, patırtılar,
kırgınlıklar vs.
Bunların hepsi öteler göründüğümüz dünya
hayatı için... Günübirlik yaşayıp, günübirlik düşünüyoruz.
Yarının hesabını yapan yok!
Hesap, kitap günübirlik olunca nasıl kısa
yoldan kazanırız, nasıl kısa yoldan köşeyi dönerizin
yoluna bakılıyor ve şartlar ne getirirse oradan
yürünülüyor.
Bugün devletin ve vatandaşın zor durumda
kalmasına sebep olan stokçuların mantığı da
böyle... Evet yalan dünya ama malları saklayın
üç kuruş daha fazla kazanalım. “Millet darda”
aman efendim kimin umurunda, biz kazancımıza
bakarız!
Siz kazancınıza bakarsınız da bu kadar mazlumun,
fakirin bedduası ne olacak? Onların ağzından
kopup gelen manevi mermiler sizi bulmayacak
mı?
Rahmetli Timurtaş Hoca’nın vaaz arasında
Amerikan Başkanına salladığı bir söz vardı, aynısını
bu stokçulara haykırmak istiyorum: Ahirete
gelmeyecek misin deyyus!
Ahiret! Bu zihniyetteki insanlara çok uzak bir
durak. Onlar üç günlük yalan dünyanın hiç bitmeyecek
bugününü kazanmanın derdindeyken
gidecekleri o durağa vakit ayıramıyorlar!
Devletin belirli yasal düzenlemelerle durumu
ele almasından başka umut kalmadı!