VEKALET SİYASETİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türk siyasi tarihine kazandırdığı birçok önemli done var. Bunlardan birisi de bireysel katılım meselesi. Bir gün spor konuşur bir gün açılışa gider bir gün siyaset yapar bir gün sigara bıraktırır bir gün dizini kırar birinin sofrasına oturur, diyeceğini kendi söyler. Bu Amerika başkanı da olsa, “O Biden ise ben de Erdoğan’ım” der, söyleyeceğini kendi söyler, kimseye bir şey söyletmez. Bir vekil tayin etmez adamın yüzüne yüzüne söyleyeceğini söyler. Diğer partilerde son günlerde moda olan bir siyasi olgu var ki ben bunu asla kabul etmiyorum. Örnek verelim derseniz verelim: İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Cumhurbaşkanlığı adaylığını vekilleri üzerinden pazarlamasını buna örnek verebiliriz. Hatta kendi partililerini sokakta açız, bayılıyoruz numaraları ile konuşturup sonra da fâş olmaları buna en güzel örneklerden birisidir ya da CHP liderinin grup başkan vekillerine söylettiği bir ton hikayenin normalde kendi fikri olduğunu biliyoruz. HDP başkaları üzerinden demeç verir, evirir çevirir söyleyeceğini birileri üzerinden söyler. Biz buna vekalet siyaseti diyoruz. Bu siyasette hiç hoş olmayan, net anlaşılmayan farklı yorumlar ve çok su kaldıran durumlar ortaya çıkarken Erdoğan’ın harbiliği siyasi düzlemde beğeni ve takdir topluyor. Elbette onun bu siyaseti diğerlerine örnek olmalı, siyasetin kalitesi açısından bu elzem ancak siyasi bilimciler bu konuyu defalarca onlara telkin ve teklif etmelerine rağmen aynı hikaye devam ediyor. Her gün partileri adına birileri yalan söylüyor. Yersen sahipleniliyor yemezsen başkasının ifadesi oluyor. Biz siyasette harbiliği, gözü karalığı, dik duruşu seviyoruz. Bu kısa bir nottu, aktarmak istedim.