VEFASIZLIK!

Kainat, sürekli genişleyen devasa bir balon
gibi şişmeye devam ederken, aynı
hızda ilerleyen zaman ömürlerimizi tüketmeye
devam ediyor. Hayatın koşuşturmacası
içinde farkında olmadan eriyip giden
zaman, ömürden de çalıp götürüyor.
Hayat, çıkar çatışmalarının çarklarında iyileri
öğütürken, onlara karşı yapılan yanlışlar ancak
Azrail Aleyhisselam geldikten sonra farkedilebiliyor.
Bunun bir örneğini
de Galatasaray’ın eski
başkanlarından Mustafa
Cengiz’de yaşadık.
Cengiz Başkan,
hakikaten beyefendi
biriydi. Taraflı tarafsız
herkes tarafından
takdir gören, gerek iş
dünyasında gerek futbol
dünyasında saygıyla
karşılanan biriydi.
Buna rağmen, kendi
camiasından çok hoş
olmayan tepkiler gördü.
Vefatının ardından yapılan hatalar hatırlandı,
niye yapıldılarla hayıflanıldı ama geçen geçti,
giden gitti...
Hataları, hayat devam ederken görünce değerli
oluyor. Hayat bittikten sonra farkedilen hataların
bir kıymeti yok. Bu saatten sonra Mustafa
Bey’in adı Galatasaray camiasının her tarafına
altınla yazılsa bir anlamı var mı?
Bu pencereden bakarak bir kere daha dostlarımızı,
ilişkilerimizi gözden geçirelim derim.
Özellikle iş dünyasında ve futbol camiasında bu
tür aksaklıklar çok oluyor.
Spor programlarında tabiri caizse günah
çıkarma tarzında pişmanlık söylemleri dile getirildi.
Divan Kurulu’nda şahsına yapılan sert
söylemlere pişmanlıklar ifade edildi. Bunların
Başkan Cengiz’e faydası var mı? Yok!
Adam ibra edilmediği için kahrından öldü
belki, şimdi “keşke” demenin anlamı var mı?
Aynı hatayı Fenerbahçe de Aziz Yıldırım’a karşı
yaptı. Neredeyse tencere bağlanarak gönderilen
Aziz Başkan bugün mumla aranıyor. Beşiktaş da
Süleyman Seba’ya benzer bir tavır takınılmıştı.
Tabi onda da pişmanlıklar sonradan geldi. Anlatmaya
çalıştığım şu ki, hizmet yapanlara vefa
güzel bir şeydir. Hayatta iken vefa ise daha güzeldir.