Bir elbisesi olmalı insanın ve giyinmeli
üzerine hiç çıkarmamak
adına... Ve bu elbisesi ile albenili
olmalı insanların içerisinde. Onu
izleyen gözler “Ben de aynı elbiseye
sahip olmalıyım!” diye iç
geçirmeli... Hissettirmeli
farklılığını... Kendisini gören, bu
göz alıcı kıyafetin tesiriyle adeta
çıplaklarının farkına varmalı! “Nasıl
bir kıyafetmiş efendim bu?”
dediğinizi duyar gibiyim. Öyle
değerli ve kıymetli bir kıyafet ki,
her bedene uygun, giyinilmeyi
bekleyen birçok modeli olan bu elbise
“Ahlak elbisesi” Günümüzde
bir çok insanın maalesef çırılçıplak
yaşamasına tanık olduğumuz
insanlığın eksik durumu. Elbisesiz
toplum bambaşka kıyafetlere
yönelebilmekte! Antiotoriter aile ve
isimlerinin yakın zamanda
toplumca daha yeni telaffuz edilmeye
başladığı muhtelif “kuşak”ların
umarsızlıkları meseleyi içinden
çıkılamayacak duruma sokmakta.
Bir çoğunda ahlak elbisesi
olmadığı gibi elbisesi olanları da
yamalı bir halde dolaştırmakta
maalesef! Kuşak kavramı bizim
kullandığımız bir ifade değil farklı
bir isimlendirme. Ayrıca insanlara
rol biçme, kimlik çıkarma gibi mesnetsiz
sadece belirli tarih
aralığında yaşamış olmanın kriter
kabul edildiği tuhaf
bir tanımlama.
İnsan yaşadığı her
zamanın meziyetlerini
üzerinde
barındırma kudretine
sahiptir.
Ama az ama çok!
Zamanlamaları ve
bu zamanların
içerisinde yaşamış
olan insanları birbirinden
ayrı isimlendirerek
koparmak kanaatimizce
doğru bir
yaklaşım değildir.
Çünkü geçmiş,
geleceğin planlamalarının
yapıldığı, gelecek olan bir başka
geçmiş olacak olandır. Böylelikle
her gelecek, geçmiş olmaya
namzettir. Birbiriyle iç içedir!Ayrı
düşünülemez. İnsan da bu süreci
yaşayan ve süreci değerli kılanın
ta kendisidir. Dikkat ederseniz
zaman hareketli, İnsan sabittir.
Bunun için “Gelecek” “Geçmiş” vs.
deriz. Gelme ve Geçme işlemi
karşının tasarrufundadır! İnsanın
müdahalesi söz konusu değildir.
İnsanın stabil olduğu bir Dünya da
kuşaklaştırma pek de makul olmasa
gerek vesselam.
Günümüzde bizim uşaklarımız da
(çocuklarımız) özellikle
ebeveyn ile
sorun yaşadığı zamanlarda
bu teranelere
prim
vererek kendisinin
zamanı ile o
zamanın bir
olmadığı
argümanını ortaya
koymakta.
Anlayacağınız; Gitti
uşak, geldi kuşak!
X, Y, Z vs. Kuşaklar
diye bir zamanlar
matematik derslerimizde
de içerisinden
bir türlü
çıkamadığımız bilinmeyenli denklemlerin
öznesi olan bu ifadeleri
bizlere sıfat olarak uygun gördüler.
Açıkçası bizlerde de bir
anlaşılamama veya bilinenmeme
durumu da yok değil! İnsan bazen
anlaşılamamakta denklem gibi.
Veya denklemde verdiğin değerin
seni sonuca götürmesi gibi insana
da verdiğin değer sonuca etki etmekte!
Fakat bu durum farklı, ipler
bir başkasının elinde. İnsan
bilmek, bilinmek gibi
sorumlulukların mükellefi olarak
yeryüzüne gönderilmiştir. Bu
sorumlulukların hakkını vermek
için yazımızın başında da ifade
ettiğimiz ahlak elbisesi olmazsa
olmazdır. Öyle ki ahlaksız bir
toplum ayakta duramaz. Ahlak,
erdemli insanlara ait bir meziyet
olduğu gibi insanları erdemli yapan
bir meziyettir. Böyle insanlar
kemâlât sahibi olur. Anlayışlı,
idrakli, insanı önemseyen, hak ve
hukukuna saygı gösteren bir hayat
sürer ve sürdürür. Toplumda bu
insanların sayısı arttıkça toplumun
her anlamda refah seviyesi artar.
Etrafımıza şöyle bir
bakındığımızda bizleri mutsuz
eden hemen her davranışın bir
ahlak eksikliğinin neticesi
olduğunu görürüz. Ahlak eğitiminin
toplum nezdinde önemsenmesi
başarı ve insanları rahatsız eden
her türlü olumsuz manzaranın ortadan
kalkmasına olanak sağlar.
Ahlak elbisesi türlü motiflerle
tezyin edilir. Bu hususta Annebaba,
Okul-öğretmen, Çevrearkadaş
vs. elbisemizin motiflerine
oluşturan unsurların başında
gelmektedir. Rabbim Kur’an’ı, Hz.
Peygamber’i(sav), topluma ait
değer yargılarını özümsemiş bir
hal lütfetsin. Geleceğimizi bu hal
ile inşa edip birbaşkalarının bizlere
biçtiği X, Y, Z kuşağı olarak değil,
gücünü mazi ve ati’den alan ümmetin
uşağı olarak yetiştirebilmeyi
lütfetsin.