Türk Dili bayramı 1932 yılının Eylülünde kutlandı ilk defa. Kurultay havasında geçen bu kutlamayla başlayan serüven hala devam ediyor. Dünde ufak tefek etkinliklerle bu iş kotarılmaya çalışıldı ancak hiçte tatmin edici değildi bence. Bir 23 Nisan gibi. 30 ağustos gibi, devlet nezdinde kıymet bulan değer olarak kabul edildiğini görmek isterdim şahsen. Türk dili çalıştaylarını yada etkinliklerini daha baskın, daha yüksek perdeden duymak İstiyoruz. Çünkü dil, din kadar bayrak kadar toprak kadar elzem bir materyal milletler için. Buna devletin birincil öncelikli yaklaşması kotarması gerekir. Öz Türkçeden ayrılalı epey oldu. Hata dil profları tarafından dilimize neşter vuruldu zaman zaman. Toplangaç, batılgaç, süpürgeç gibi saçma sapan işleri milli görev zanneden zırvalarla uğraştık zamanla. Hatta istiklal marşına ‘ulusal düttürü’ diyecek kadar saçmaladılar zamanla. Son tahlilde dilde sadeleştirme ve öze dönme gayretiyle ‘belge geçer’ gibi milli dil oluşturma hevesleri olsada ufak tefek, dilimizi kuş diline çevirme hevesleri henüz geçmiş değil. Halk dilindeki yerel Lehçeleri bozamazken, çeşitli yabancı ifadeler hala dilimize hakim durumda. Fransızca, İngilizce, farsça, hatta arapçanın bir çok kalemini kullanmaktayız dil diye. ‘paşam kelamını ihraç etmeliyiz’ diye haykırırken mebuslarımız, dil konusunda neyin ne olduğuna henüz karar vermiş değiliz. Star gibi, mega, mall, sovboard, kitchein gibi anlamadığımız ifadeleri günü birlik kullanırken, tavuğun adını çikın zanneder olduk. Tabelalarımız yabancı, berber diye girdiğimiz yerler lokanta çıkar oldu. Dil çakıştayını yeniden gözden geçirip, öz tükçemize yeniden dönme hayaliyle, bir dahaki eylülde buluşmak dileğiyle.