Hayat her ne olursa olsun, engel olamayacağımız şekilde devam ediyor. Günlük planlar yapmamıza ve kafamızda binlerce plan kurmamıza rağmen, her istediğimiz düşündüğümüz gibi olamayabiliyor. Her ne kadar oto kontrol kendimizde olduğunu zannetsek te, bazen olaylar irademizin ve kontrolümüzün dışında gelişebiliyor. Ara, güç, irade, yaptırım her ne olursa olsun bazen kar etmiyor. Enaniyet kimliğimizin üstünde bir benlik, hayatımızı kontrol ediyor, yaşam düzlemimizde bizi ters yüz edebiliyor. Her ne kadar zengin olursan ol, istediğin kadar şemsiyen olsun, ama yağmurun defi için bir nebze nazımız geçemiyor bu olağan üstü kontrole. Bazen, sabah erken işe giderken, ödemler, tapular, hisse senetlerimiz, repodaki yatırımımız yetmiyor ikindi namazının ardında musallayı işgal etmemize. İstediğimiz zaman ölemediğimiz gibi, istediğimiz kadar da yaşayamıyoruz ne yazık ki. Çaresiz zannettiğimiz yaralarımız bir anda iyileşe biliyor. Demek ki kendi inisiyatifimizde değil yaşamak yada yaşamamak. O zaman erken yapmamız gereken işlerimizi tehir etmemeli tövbemizi sekerata bırakmamalıdır.
Bu konuda şöyle bir hikaye anlatılır;
Bir terzi, büyüklerden birine sordu:
– Ölüm yaklaşınca tövbenin kabul edileceğini bildiren hadis-i şerifin açıklaması nasıldır efendim?
Cevaben şöyle dedi sorulan:
– Evet tövbe kabul edilir,