8.05.2020 tarihli yazımda, aynen şu ifadeyi kullanmıştım :
“Muhterem Cumhurbaşkanımız!.. Zât-ı Âli’nizden,acilen ve ivedilikle’
İstanbul Sözleşmesi’ni’feshetmenizi milletçe istiyoruz. Lütfen bunu yapınız. Sizden istirham ediyoruz.”
Muhterem Cumhurbaşkanımız, ailesiz bir toplumun alt yapısı olan, bu büyük tehlikeyi gördü ki İstanbul Sözleşmesi’nden ayrıldığımızı duyurdu, çok hayırlı bir iş yaptı. Allah (C.C.) Hazretleri kendisinden razı olsun. Âmin !.. Teşekkür ediyoruz. Var olsun, sağ olsun. Âmin !..
Bu sözleşmede, yüce Rabbimizin, kullarım dediği,erkek ve dişi gibi, cinsiyet kavramı yok.
Ama,lutilik,lezbiyenlik,sevicilik ve her türlü, ahlaksızlık ve sapkınlıklar var ve serbest. Biz, millet olarak kadına ve erkeğe şiddete, hatta eşcinsellere ve diğer şiddetlere, şiddetle karşıyız. Biz bu sözleşmede, eşcinselliği meşrulaştırmaya çalışanlara şiddetle karşıyız.
Bizim dinimiz zaten, kadına şiddeti,şiddetle yasaklanmıştır.Kadına karşı şiddete, şiddetle karşı çıkmalıyız ve bu konuda,kanunu en kısa zamanda çıkarıp kadınlarımızı koruyup desteklemeliyiz. Bunlar, bu sözleşme ile, toplumsal cinsiyet kavramını bize dayatarak eşcinselliğe yönelmenin önünü açmaya çalışmaktadırlar. Bu rezillikten kurtulduk.Hamd olsun.
Bu sözleşme, devlet tarafından 2011 yılında kabul edilmiş. Bu bir hata idi. Ama hatanın neresinden dönülürse mutlaka kârdır. Bu sözleşmede dayatılanlar, yarın doğacak çocuğun, anne-babasının kim olacağı belli olmayan, esasına dayanan bir saçmalıktır. Bu Avrupa’da yaygındır. Türkiye’yi de buraya getirmek istiyorlar. Çünkü, Batı’da aile mefhumu diye bir şey yoktur. Bu sözleşme ile bizde de aileyi yok etmeye çalışmaktadırlar. Bugün, Covit-19’u kim tezgahladıysa aileyi yok etmek isteyenler de aynı maksada hizmet etmektedirler. Ailelerin huzur, refah ve mutluluğu, büyük bir tehlike altındaydı.
Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW), sözde cinsel eşitlik ve cinsel tercihi kabul eden bir insan hakları sözleşmesidir. Bu hukuki zemin, bunlara cesaret vermektedir. Burada,aslında, eşcinsel sapkınlığı dile getirenler ve destekleyenler de işte buradan yola çıkmaktadırlar. Kaldırıldı,çok isabetli oldu.Elhamdülillah.
Ey pozitif ayrımcılık diyenler !.. Bu ülkede ailenin korunması yasalara bağlıdır. Siz bunu yapmakla bu işi meşrulaştırmaya çalışıyorsunuz. Ama,Türkiye o ülkeler gibi olmayacaktır.
Toplumun temelini oluşturan ve onun geleceğini belirleyen, aile kurumunu tehdit eden en büyük tehlikelerden biri olan toplumsal düzenin bozulmasına,geleceğin yok olmasına,haya
duygusunun kaybolmasına ve birçok hastalığın ortaya çıkmasına sebep olan zina ve hele hele eşcinselliği, Rabbimiz şiddetle yasaklamıştır. İsra-32, Furkan-68, Mümtehine-12, A’râf-80-84, Şuâra-161. Aynı emir,diğer kutsal kitaplarda da yer almış, bu suçu işleyenlere ağır cezalar verileceği beyan edilmiştir.
Mesela, bu sapkınlıklar, bundan 20 yıl önce, Tayvan’da ufak ufak yapılıyordu,şimdi ise olağan bir artış göstererek tanınmayacak duruma gelip çok yaygınlaşmış. Halbuki, her ikisinin de yasaklanmasının hikmeti hem evliliğin hem de aile olmanın meşru bir cinsel hayat yaşanması, insan neslinin sağlıklı bir şekilde devamının sağlanması olarak kabul edilmektedir. Unutulmamalıdır ki azgın milletlerin çöküşü ve yıkılışı hep israf,lüks, sefahat, fuhuş,edepsizlik ve ahlaksızlık yüzünden olmuştur. Lut, Nuh, Musa (A.S.)’ların kavimleri, Ad,Semud,Pompei kavimleri bunlara örnektir.
Hiçbir zaman birileri, toplumsal cinsiyet adı altında, Batı’nın günahlarını,edepsizliklerini, küfürle birlikte, Müslümanlara yaymaya kalkışamazlar. Bizim, zina ve cinsel sapkınlıklara karşı koyulan,net ve kararlı duruşumuz bellidir. Hani Diyanet İşleri Başkanımız, bu konuda, Rabbimizin ayetlerini okumuştu ya. Bu sapkınlar,Rabbimizin bu ayetlerini, hâşâ, hâşâ “nefret dili” olmakla suçlamışlardı. Biz bunu şiddetle ve nefretle kınıyoruz. Buna hiçbir zaman müsaade etmeyeceğiz. Hiçbir sapık,Rabbimizin bu ayetlerine bu şekilde dil uzatamaz.
Biz o dili bükeriz, keseriz. Bu sapkınlar burada İslam inançlarına saldırıyorlar.gençliği fuhuşa özendiriyorlar. Bu suçtur. Çünkü,kamu düzeninde, genel ahlakın korunması vardır. Bu yaptıkları da genel ahlaka aykırıdır.
İngiltere, Rusya, Sırbistan,Slovenya,Polonya,Macaristan, Bulgaristan ve Ermenistan, bizim gibi, bu yasayı kabul ettiler ama uygulamadılar. Bu ülkelerin milyonlarca halkı, günlerce,buyasanın uygulanmaması için sokaklarda eylem yaparak “bu yasa eşcinselliğin ve eşcinsel evliliğin yaygınlaşmasına neden olacağından ve toplum ahlakını bozacağından dolayı,bunu kabul etmiyoruz “ diyerek nümayişler yaptılar. Biz neden bunu görmüyoruz? Bunu kabul edemeyiz.
Sözde bazı akademisyenler,ileri gelenler çıkıp kadına şiddet adı altında, örtülü ve kapalı,el altından,eşcinselliği desteklemektedirler.Ey bu sözleşmeyi destekleyenler !.. Size ne oluyor ki eşcinselliği destekliyorsunuz? Bizim inancımız, örf ve adetlerimiz buna müsaade etmemektedir. Bizim değerlerimiz bize yeter ve artar bile. Bizim dışarıdan ithal dayatmalara ihtiyacımız yoktur.
Neden toplumsal cinsiyet diye bir kavramı önümüze koyuyorsunuz. Bu sözleşmenin, 3. maddesinde “sizin doğuştan sahip olduğunuz cinsiyetinizin bir önemi yoktur.Sen başka bir cinsiyette de yaşayabilirsin. Bu senin tabii bir hakkın ve çok normaldir.” deniliyor da birileri de neden bunu destekliyorlar? Bunu da bize dayatıyorlar.
Toplumsal cinsiyete neden ihtiyaç var?Bu sözleşme “kadın ve erkeklerin cinsiyet değişimine yardımcı olun” neden diyor? Şiddete ait tedbirleri alın desin. Niçin konuyu bulandırıyorlar? Burada biyolojik cinsiyetten ayrı bir cinsiyet var. Biyolojik cinsel özellikler, insana doğuştan verilmiştir. Ama bunlar,bu değiştirilebilir yeniden kurgulanabilir diyorlar. Neden? Neden yüce Rabbimizin bu muazzam sanatına karşı çıkıyorlar? Toplum ve öğrenciler, neden kendi değerlerimizden arındırılmaya çalışıyor? Kimseye şiddet yapılmamalıdır desinler.
Bu ahlaksızlık yaygınlaşırsa biz de Hz. Lut (A.S.)’un, kavmi gibi, batar helak oluruz. Biz millet olarak buna kesinlikle göz yumamayız. Bunu iyi bilin, bunu aklınızdan çıkarmayın.
Almanya’nın, Stuttgard şehrinde, bir anasınıfında, haftada bir saat, çocuklar soyundurulup birbirlerinin cinsel organlarına baktırılıyorlar. Erkeklere kız, kızlara erkek, objeli oyuncaklar veriyorlar. Cinsi bilgilerini geliştirmek içinmiş. Fransa’da yasa ile evdeki evli kadın isterse erkek olabiliyor. Peki, bir yatağa iki erkek nasıl girer? Bu nasıl bir ahlaksızlıktır? Bu bizim toplumsal yapımıza şiddetle aykırıdır. Bunu neden dayatıyorlar? Bunu kabul etmiyoruz.
İşte birileri bu sözleşme ile, bu ahlaksızlığın alt yapısını hazırlayıp bizleri de onlar gibi ahlaksızlaştırmaya çalışmaktadırlar. Biz millet olarak buna müsaade etmeyeceğiz. Bu sözleşmeyi savunanların, ahiret gibi bir inançları yoktur.Ama bizim ahiret hayatımız var. Bunu görmezden gelemeyiz.Biz insan olarak yaşayıp insan olarak ölmek istiyoruz. Hayvani olarak değil.
Hani iki yıl önce,500 bin eşcinsel, ellerinde “Biz Lut kavmiyiz,biz hak istiyoruz” dövizleriyle,İstanbul’da yürümeye çalıştılar da sağ olsun, Valilik izin vermedi. Ne hakkı istiyorsunuz? Siz ahlaksızlığınızı,sapkınlığınızı meşrulaştırmak için ne hakkı istiyorsunuz ? Bu ahlaksızlığınızı, bu sapkınlığınızı meşrulaştırmaya mı çalışıyorsunuz ? Bu ülkede size böyle bir hak yok.
İstiyorsanız buyurun kapılar açık. Nereye gidiyorsanız gidin. Biz ahlaksızlığa, sapkınlığa göz yuman,prim veren bir millet değiliz. Bu böyle biline.
Güzel söz : “ Olmuş olan şey, olması gereken şey olmuştur.”
Selam ve saygılarımla…
teşekkürler sayın yazar.yine çok güzel yazmışsınız çok güzel anlatmışsınız-Allah razı olsun-bu güzel yazılarınıza devam ediniz..