Teravih Namazının Önemi

Ramazan’da işlediğimiz her iyiliğe, yaptığımız her ibadete bin kat sevap verilmektedir. Cehennem kapıları kapanıp Cennet kapıları açılır ve şeytanlar zincire vurulur. Af ve mağfiretin coştuğu, günah hamalı olan biz ahir zaman Müslümanları için kârlı bir ticaret mevsimi ve adeta kurtuluşumuz için bir can simidi olan Ramazan’ın müstesna bir ibadeti olan teravihi yeniden keşfetmek ve tavizsiz olarak uygulamak zorundayız.

Zaten ümmet olarak birçok nafile namazın hakkını verememekteyiz. Hiç değilse her bir rekâtı bin rekât olarak yazılan teravihe sarılmak yapabileceğimiz en doğru ibadetlerdendir. Her gün yirmi bin rekât namaz kılmış gibi sevap almayı kim istemez? Hiç kılmayıp terk etmekle ya da kabul olmayacak derecede hızlı kılmakla Allah’ın rızasını reddettiğimizin farkında mıyız? İhmal ettiğimiz her bir teravih, Cennetteki bahçemizi küçülten, köşklerimizi azaltan bir hata olmaktadır. Belki de Cehennemin yollarını tıkayacak güzelim rekâtları, heba etmekteyiz…

Teravih, haşir meydanında hesap görülürken terazimizin sevap kefesini ağırlaştıracak muhteşem bir ibadet olduğunu herkes bilmelidir. Kim bilir, tam da sevaplarımız az geldiğinde, Cehennem korkusundan zangır zangır titrerken, kalbimiz heyecandan gümbür gümbür atarken, güzel gökçek, dırahşan çehreli bir yiğit gibi teravih namazımız gelecek, hafif gelen sevap kefesine kurulacak ve bir anda her şey tersine dönecektir.

Peki hiç kimsenin hiç kimseye bir katkısı olmadığı o dehşetli günde bize şefaat edecek, elimizden tutacak olan teravihe niçin dört elle sarılmıyoruz?