Teravih, kelime olarak Ramazan’da, yatsı namazı ile vitir namazı arasında kılınan,20 rek’atlık namazdır. Teravih namazı sünnet*i müekkede olan bir namazdır ve Hz. Ömer (R.A.) zamanında cemaatle kılınması adet olmuştur. Bu mübarek namaz, o tarihten beri, asırlardır, Müslümanlar tarafından zevkle,şevkle ve huşu ile kılınmaktadır. Kılınmaya da devam etmektedir ve İnşâAllah kıyamete kadar da böyle kılınacaktır. Bugün birilerine ne oluyor ki binbir desiselerle “ bu namaz Kur’ân’da geçmiyor, böyle bir namaz yoktur” diye, ötüp duruyorlar. Kılmayanlar kılmayabilirler ama kılınmaması şeklinde de telkinlerde bulunamazlar, kılanlara da bir şey söyleyemezler. Böyle söyleyenlerin buna hiç mi hiç hakları yoktur. Teravih namazı, Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.)’in, Rabbimiz Allah (C.C.) Hazretlerine, Ramazan gibi mübarek bir ayı, Müslümanlara verdiği için, Rabbimize karşı bir teşekkürüdür. Evet teravih namazı Kur’ân’da geçmiyor. Bir ibadetin ibadet olması için de Kur’ân’da yer alması lazım. Yani yüce Rabbimiz “ Bana şöyle ibadet etmeniz” demesi lazım. Fakat Kur’ân-ı Kerim’de, nafile var mı yok mu buna bakılması lazımdır. Kur’ân-ı Kerim’de nafile kavramı var. Onun için, inananlar teravih namazını, nafile namazı olarak kılabilirler, kimse de buna “ sen bunu kılamazsın” diyemez. Buna kimsenin de hakkı yoktur. Nafile namazı, Kur’ân’da olduğu için, Peygamberimiz (S.A.V.) de bu namazı nafile bir ibadet olarak kıldığı için, kimse “ teravih namazı yoktur” diyemez, dediği zaman da doğru söylemiş olmaz. Allah (C.C.) yüce Rabbimiz, Kur’ân’da, Peygamberimize hitaben : “Gecenin bir kısmında uyanarak, sana mahsus bir nafile olmak üzere namaz kıl. (Böylece) Rabbinin, seni, övgüye değer bir makama göndereceği umulur. (İsra-79 )” buyurmaktadır. Peygamberimiz bu mübarek namazı kılmıştır. Bizler de onun ümmeti olarak bu namazı kılacağız ve kılmaya devam edeceğiz. Rabbimiz bize Ramazan gibi mübarek bir ayı emrettiği için, bizler de Peygamberimiz gibi, bu mübarek namazı, Rabbimize bir teşekkür olarak sunmaktayız. Rabbimiz bütün Müslümanların ibadetlerini kabul etsin. Âmin, Âmin !.. Ey birileri !.. İnsan teravih namazını kıldığı zaman “ bu bir Emevi namazıdır” diyemezsin. O insan namaz kıldığı zaman, Rabbinin Kur’ân’ını okuyor, o namazda rükuya ve secdeye gidiyor. Birileri, nasıl bu adama “ sen bu Kur’ân’ı okuma, sen rükuya ve secdeye gitme” diyebilir. Sonra sen ne diye “ bir nafile namaz cemaatle kılınamaz” diyebiliyorsun. Sen hangi yetkiyle konuşabilirsin, sen kimsin? Nafile namaz bal gibi cemaatle kılınabilir, bunda bir tereddüt yoktur. Tabii ki bizim Diyanetimiz de bu konuda herhalde hamaset yaparak çıkıp bu konuyu nafile kavramına bir türlü bağlamıyor, nedendir, bilinmiyor anlaşılmıyor. Teravih namazı konmuştur, Peygamberimiz de bu namazı, zaman zaman camide kılmış, sonra da “ farz olur endişesiyle” evinde kılmıştır. Sekiz rek’at kımıştır, yirmi rek’at kılmıştır denilmiştir. Sen bunu 20 kıl,40 kıl, 100 rek’at kıl. İster camide, ister evde kıl, camide cemaatle kılarsan daha evladır, daha faziletlidir. Nafile namaz kılan, Rabbine ibadet yapmaktadır. Kimin haddinedir ki bu mübarek namazı kılana” sen Rabbine ibadet yapma “ sen dua edene nasıl “dua etme “ diyebilir sin. Bu nasıl bir haldir. Hele hele birileri de var ki namaz kılmadığı halde “ teravih namazı diye bir namaz yoktur” diyerek kendilerine göre bir de fetva verip adeta müftü kesilmektedirler. Bu mübarek namazda ve diğer tüm namazlarda bizler, Rabbimize Fatiha-yı Şerif’i bir dua olarak okuruz.Yani “ Hamd, alemlerin Rabbi olan,merhametli ve merhamet eden, hesap ve ceza gününün Maliki, Allah’a mahsustur.Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanlarınkine ve sapkınlarınkine değil.” diye okuruz. Namazda kıyam, rüku ve secde vardır. Secde ibadetlerin en büyüğüdür. Rabbimiz “secde et, Bana yaklaş. (Alak-19)” buyurmaktadır. Secde, kulun Allah’a en yakın olduğu andır. Nafile namaz, Kur’ân’da geçmektedir ve beyan edilen ayete bağlıdır. Namaz kılan insan, namazda rükuya giderken sünnet olan üç kere “Sübhane Rabbiyel Azim” duasını okur. Yani “ Büyük olan Rabbim her türlü kusurdan uzaktır.”der.Secde de ise “ Sübhane Rabbiyel Ala, yani, yüce olan Rabbim her türlü noksan sıfatlardan uzaktır.” diyor.“ Allahu Ekber” “En büyük, Allah’tır” diyor. Kul Rabbini tesbih ediyor, O’na yaklaşmaya çalışıyor, kendisinin aciz, Rabbinin kadir ve yüce olduğunu söylüyor, O’nu yüceltiyor. Sen,teravih namazı kılana nasıl “ teravih namazı yoktur.” diyorsun. Hangi yetkiyle, hangi akılla ?.. İnanan insan,camiye koşuyor, ibadet olan teravih namazını kılıyor , sen ona hangi akılla o inanan insana “ gitme, kılma” diyorsun. Senin yetkin ne ?.. Sen kimsin?.. Şimdi bu mübarek ayete göre, Müslüman namaz kılarken Rabbine duada bulunup O’na yakın oluyor. Sen kalkıp “Teravih yoktur” nasıl diyebiliyorsun ?.. Bu nasıl ahkam kesmektir. Bırak Müslüman camiye gitsin. Rabbine ibadet etsin. Ha şunu da söylemeliyiz ki öyle bir ay teravih kıl, ibadet et “ bütün günahlarım affoldu” de Ramazan’dan sonra da ibadeti terket, yine bildiğini oku. Bu doğru değil. Ramazan’ın bu feyzini bir yıla yay, daha da büyük bir şevkle ibadet et. Bunu bütün hayatın boyunca devam ettir. Affoldunsa günah işlememeye gayret göster. İşte bu, çok güzel bir kulluk olur. Ebû Hüreyre (R.A.)’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (S.A.V.) şöyle buyurdu: “Kim Ramazan’ın faziletine inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek terâvih namazını kılarsa geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, Îmân 37 ; Müslim, Müsâfirîn 173, 174.) Selam ve saygılarımla…
Teravih hakkında çok şeyleri çok güzel açıklamışsiniz. Aklımıza takılanlar hakkında çok şeyleri öğrenmiş olduk. Sayın yazar kardeşim size en derin sevgilerimi sunuyorum. Allah razı olsun.