Taksim

Bölme ve bölüştürme, ayırma, buluşturma ve iletme anlamına gelen taksimi kavram olarak unuttuk. Taksim denince aklınıza, sosyalitenin yüksek ritmine ayak uydurmaya çalışılan meşhur meydan geliyor nedense. Oysa taksim faklı bir şey. Size okuduğum bir hatırayı anlatmak istedim. Taksimle alakalı muhteşem bir hikaye. Bir camide meydana gelen ve cami imamı tarafından paylaşılan bu hikayeyi, imamın kendi anlatımıyla naklediyorum. Olay şöyle:
– Ben Camii İmamıyım.
Ne kadar inanacaksınız bilemedim ama sır kalsın da istemedim.
– Dün namaz bitti.
İki kişi, iki ayrı köşe de dua ediyor.
Biri ağlıyor, sanki diğeri de gülüyor.
Ama bizim cemaatten değil belli.
Dur dedim, bunda bir iş var.
Nasılsa çıkacaklar.
– Oturdum bekledim.
Onları izledim.
Üstü başı düzgün bir adam sesli ‘’Amin’’ dedi, bütün camii sanki inledi.
Kalkıp yanıma geldi.
– Hocam dedi.’’ Bu zarfı al.
Çocuğum yoğun bakımdaydı, doktorlar birkaç gün ömrü kaldı.
Yaşaması zor ama duaya devam edin demişlerdi. Şükür ki şimdi evde.
– Annesinin dizlerinde.
İki rekat şükür namazı kıldım, adağımı yerine getireyim dedim de.
Sen bulursun bir ihtiyaç sahibi, olur değil mi?’’ Tamam kardeşim dedim.
Çıktı gitti.
Diğer kardeşimiz de gariban görünümlü biri.
O da kalktı biraz sonra çıkıyor kapıdan ama gözlerinde yaş var.
Ben 55 yaşındayım, insanların halini biraz anlarım. Kardeş bak kimse yok gel anlat dedim.
– Hocam, iki evladım var.
Daha dün işe girdim elim biraz dar.
Maaşa da çok zaman var.
Öğretmen bir şeyler istemiş.
Bizim de borç isteyecek kimsemiz yok ki idare edelim maaşa kadar.
İçim daraldı, dua ettim.
Rabbimden bir çıkış kapısı istedim.
Kardeşim bak inanmayacaksın ama az önce çıkan bey bana zarf verdi.
Bunu ihtiyaç

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.