SOSYAL MEDYA ALDATMACASI

Dünya tarihi, gücü ele geçirenlerin işgalleri
ve ezilen halkların hikayeleri ile doludur.
Ardında binlerce acı hikaye de bıraksa
tüm savaşlar kendi kahramanlarını üretir ve
yüceltir.
Dünya savaş tarihine kısaca bir göz atmak
bile bu sonuca varmaya yeter. Düşman bellidir,
savaşın cereyan ettiği bölge bellidir, savaştan
etkilenecek ve etkilenmeyecek olanlar
bellidir.
Günümüzde ise bunun tam tersi bir durum
yaşanıyor. Düşman
sinsidir, saldıran çoğunlukla
belli gibi
görünür ama gizlidir
ve saldırılan -oluşturulan
algı nedeniyle-
daima suçludur.
Gücü ele geçirenler
kime saldırıyorsa o
hak etmiştir ve en
alçak haindir. Gücü
ele geçirenler binlerce
sivili katletse
de saldırıya uğrayan
suçlu ve sivil katilidir.
Neden?
Çünkü “propagandanın yıkamayacağı
kale yoktur.”
Algı yönetimleri o kadar ustaca yapılıyor
ki insanlar kendi dinlerini, kültürlerini, dillerini
suçlu görebiliyor. Müslüman olmasına
rağmen dinini “geri”, samimi Müslümanı ise
“gerici” kabul edebiliyor. Irak gibi Suriye gibi
Afganistan gibi saldırıya uğramış ve binlerce
insanını kaybetmiş toplumlar, kendi yöneticilerini
“ama” diye başlayan cümlelerle suçlu
bulabiliyor.
Propaganda her kaleyi yıkabiliyor…
Dünya tarihini kana boğan acı hikayelerin
aksine ardında çok renkli sayfalar ve hikayeler
bırakarak işgal devam ediyor. Gücü ele geçirenler
bu kez daha sinsi, daha acımasız ve daha
yıkıcı saldırıyor. Sosyal medya ile özgürsünüz
gazını verip işlerine gelmediğinde sesinizi kesebiliyorlar.
Onların istediklerini söylediğiniz
sürece özgürsünüz ama aksine döndüğünüzde
suni hürriyet elinizden alınıyor.
Sosyal medya ile aldatılıyor, sosyal medya
ile yönlendiriliyoruz. üstelik bunu dünyanın
gözünün içine baka baka yaptıkları halde
aldatılıyoruz.
Kendi veri merkezimizi kurmadan, kendi
sosyal medyamızı oluşturmadan hür görünümlü
esirler olarak hakim güce hizmet etmeye
devam edeceğimizin farkında mıyız?