Millî ve manevi değerlerine sıkı sıkıya bağlı kimliğiyle bilinen Erzurum, batıdan esen hayasızlık rüzgârının kanatlarında alçalmaya devam ediyor. Yetiştirdiği alimlerle, verdiği mücadelelerle, binbir hatimleri ve cennet kokulu Ramazan’larıyla yükselen Erzurum, bir kanser gibi her taraftan yayılan çıplaklık, alkolizm ve ‘bana ne’cilikle irtifa kaybetmeye devam ediyor. Omuzları, bacakları ve sırtları çırılçıplak sokaklara yayılan bu kızlar bizim mi? Bakalım şöyle bin yıllık tarihimize, benzer sahneler veya bu sahneleri doğuracak örnekler var mı? Ne kültürümüze ne geleneğimize ne dinimize ait olmayan bu giyim tarzı nereden türedi de ur gibi sardı her yeri? Yaşadığımız zavallı durumun sebebi Tanzimat’la başlayan ve Cumhuriyet ile zirveye çıkan Avrupa taklitçiliğidir elbette fakat bununla sınırlı kalmıyor. Taklitçiliğimizin önünde engeller vardı; eğitim gibi töre gibi dini hayat gibi... Kanunlarımızda düzenlemeler vardı mesela, zinanın suç sayılması gibi... Biz engelleri kaldırdık, internet ise adı özgürlük olan Allah’a isyanı yaygın hale getirdi. Neticede gözümüzün önünde sokaklarda cehenneme akan milyonlar... Vah, vah, vah... Ebu Saîd el-Hudrî’nin aktarımına göre, alemlere rahmet olarak gönderilen İki Cihan Serveri Hz. Muhammed Aleyhisselam kıyamet alametlerini haber verirken şöyle buyuruyor: “Sizler karış karış, arşın arşın sizden öncekilerin yolunu izleyeceksiniz/onların inançları ve yaşayışlarını ölçü edineceksiniz. İnsanın giremeyeceği küçük bir keler / kertenkele deliğine girecek olsalar, siz de onları takib edeceksiniz.” (Hz. Peygamberin gelecekle ilgili bu ürpertici açıklaması üzerine biz sahâbîler) sorduk: “Ya Resûlellah! (İzlerini takib edeceğimiz bu topluluklar) Yahûdiler ve Hristiyanlar mı olacak?” Şöyle buyurdu: “Ya başka kimler olacaktı?” (Buhari, Enbiya 50; Müslim, İlm 6)” Geldiğimiz nokta bu değil mi? Üstelik problemimiz sadece çıplaklık değil... İçkiden zinaya, faizden kumara her pisliğe dibine kadar batmış durumdayız. Kıyamet geliyor duyan var mı?