SİZ, SİZ OLUN; ‘BİZ’ SİZ OLMAYIN!

Birşeyi ya da bir şeyleri bilmek herşeyi bileceğiz anlamına gelmemeli. Hem böylelikle insan kendine öğrenme imkanı tanıyabilmektedir. Aksi takdirde fikir ucubesi teyakkuz, marjinal yönelişlerle radikal bir hal alacak ve doğruyu söyleyemeyen böylelikle doğrulamayan bir enkaz olarak ileri gidemeyecektir. İşte bu kafalardan biri olan Aziz Nesin’e dair bir meseleyi sizlere aktarmaya çalışacağız;İsmail Kara’nın Dergâh Yayınları kapsamında çıkarmış olduğu “Sâz-ü Söz Arasında- Merhum ud virtüözü, Müzikolog Cinuçen Tanrıkorur’un Hatıraları” eserinde merhum (Cinuçen Tanrıkorur) ile Aziz Nesin arasında geçen bir pasajı sizlerle paylaşmak istiyoruz. “Uluslararası altın palmiye karikatür ve mizah yarışması yapılacak. Fil Hamdi hikayesi ile bu yarışmaya katılacak olan Aziz Nesin’in İtalyanca katılımın olduğu yarışmaya hikayesini İtalyanca’ya Çinuçen Tanrıkorur çeviriyor ve hikaye dünya birincisi oluyor. Çeviriyi yapanın kim olduğu sorulduğunda da ismini söylemeyip “Bir Türk gencine yaptırdım.” diye ifade ediyor.Neden böyle dediğine dair ilerleyen zamanlarda sebebini bizzat babasına Aziz Nesin şöyle açıklıyor: “Benim adımla birlikte görünüp Cinuçen’in de fişlenmesini istemedim.” yıllar geçiyor ve fişlenmesini istemediği Cinuçen Tanrıkorur’la karşılaştıklarında fişlemeye çalıştığı(!) Cinuçen hocadan yerinde bir yanıt alıyor. Aynı eserin 66. sayfasına cevabı şöyle oluyor. “Aziz ağabeyle birkaç yıl sonra Cağaloğlu’nda çalıştığı yayın evinde karşılaştık. Merhaba der demez başladı bana müzik konferansı vermeye (babam tarafından doldurulmuş olduğu besbelliydi.) Alaturka müzik Arap-Acem-Bizans karması bir saray artığıymış... Müzikle uğraşacaksam piyano filan çalmalıyımışım; ancak böyle dünyaya açılabilirmişim... Ud çalarak Türkiye’nin dışına çıkamazmışım... Eğer bir daha karşılaştığımızda da beni yine alaturkayla meşgul görürse, sadece merhaba der çayımı söyler, benimle konuşmaz, işine devam edermiş... Osmanlı kültürüyle birlikte Türk müziğinin de tanınmış düşmanı olan ziya Gökalp’in zehirlediği kafaların bu tip konuşmalarına karnım tok olduğu için, susup hiçbir reaksiyon göstermeden dinlemekle yetindim. “Niye konuşmuyorsun, yoksa beni muhatap mı kabul etmiyorsun?” diye sorunca “Tabii etmiyorum ağabeyciğim.” dedim “Ben sana mizah edebiyatı konusunda ukalâlık etmeye kalksam, sen beni muhatap kabul eder miydin? Türk müziğinin menşei konusunda hangi yabancı kaynakları okudun ki konuşabiliyorsun?!..” Ayrıldık ve bir daha görüşmedik. (Ud, tanbur veya kanun çalarak dünyaya açılınıp, açılınamayacağını görecek kadar yaşadı aslında; ama ne yazık ki insanların çoğu sabit fikirleri ile beraber gömülüyorlar!).”

Anlayışı toplumun değerlerinden kronik bir şekilde uzak olan sözüm ona satajyer entellektüel ve aydınların, toplumun kabul ettiği hemen her alanda -cüce de olsalar (!)- boy göstermeye çalışmaları kabul edilebilir değildir. Varlığını topluma borçlu olan bireyin marjinal bakışına münferid yaklaşımlarının toplum nezdinde komik olmaktan başka hiçbir değeri bulunmamaktadır.

Sizi, siz yapan, adına “Biz” dediğiniz bir birlikteliğiniz olsun ki değerleriniz varolsun. Tabi başka mihraklarla iltisakınız yoksa (!) Demek ki; Siz, siz olun! ‘Biz’siz olmayın.

Selam ve dua ile...