SEVGİ DİLİNİ KULLANMALIYIZ

Şu muazzam kâinatın var olma sebebi, sevgidir. Hatta büyük bir zat “ Her şeyin bağı, hayatı, nuru, sevgidir” demiştir. Herhalde her şeyimiz sevmek, sevildiğini bilmekle değer kazanır ve saadete gidilir. Akrabalarımızla ve insanlarla olan ilişkilerimizde, sevgiyi, sevilmeyi ve sevgi dilini kullanmayı bilebilmeliyiz. Sevgi, söz ile ifade edilir. Bizim medeniyetimizde de sözün yüce ve ulvi bir değeri vardır. Bu medeniyette, güzel bir söz bile, bir sadaka sayılır. Yine, bizim medeniyetimizde sözün beliğ (belağata uygun kısa, açık), fasih (dilin kaidelerine uygun, anlaşılır) ve güzel bir üslupla ifade edilmesi çok önemlidir. İnsanın kıymeti sözüyle anlaşılır. Sözün kıymeti, söyleyenin kıymetli oluşunu gösterir. Bu kıymet de sözün ağırlığından gelir. Ham söz insanı kırar, sahibini küçük düşürür. Sözü pişirmek gerektir.Sözü olgunlaştırıp söylemek lazımdır ki söz makbul ola. Bu yüzden, birbirimizi dinleyebilmeliyiz, birbirimize tahammül edebilmeliyiz. Eğer söz, insanları birbirine yakınlaştırmıyorsa insanlarda sevilme hissi tatmin olmamış demektir. “Söz var sözden ileri, söz var sözden içeri, söz var sözden derin” düsturuna uymalıyız. “Dil insanın terazisidir” yine “ Dil, kalbin aynasıdır” sözlerini her insan ve özellikle Müslüman bilmekle mükelleftir. Söz, insanın dilinden, gönülleri her an kendine çeken bir nağme gibi dökülmelidir. İnsan gönlüne, yumuşak söz kadar tesir eden başka bir şey yoktur. Ebu Derdâ (R.A.) “ Kışkırtıcı tartışmadan kaçınız. Çünkü, böyle bir tartışmanın fitne doğurması muhtemeldir” buyurarak müminleri uyarmaktadır. Yüce Rabb’imiz Allah (C.C.) “ Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler. Çünkü şeytan aralarını bozar. (İsra- 53)” buyurmaktadır. Hazreti Mevlânâ da “Dilini arıtmamışsan, habire abdest alıp durmaktan fayda bekleme” der. Hatta “tatlı dil, yılanı deliğinden çıkarır” demişlerdir, atalarımız. Demek ki bir hayvana bile etki eden tatlı dilden nasibini alamayanlar, hayvandan daha aşağı derecelere inmiş olurlar. Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.) “ Güzel söz sadakadır” buyurarak hep güzel söz söylememizi tavsiye etmiştir. “İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında (onu) gözetleyen, dediklerini zapteden bir melek hazır bulunmasın. (Kaf-18)”. Bu ayeti dikkate alırsak demek ki ağzımızdan çıkan her sözün hesabını vereceğiz. Hiçbir söz de kaybolmamakta ve kayıt altına alınmaktadır. Öyleyse güzel sözler söylemeliyiz ve dilimizi güzel sözler söylemeye alıştırmalıyız. Bizleri gerçekten de büyük bir imtihan beklemektedir. O güne çok hazırlıklı olmalıyız. Allah (C.C.) Hazretleri, Hz.Musa (A.S.)’ya, Firavun’a, dini nasihat ederken kavl-i leyyin (yumuşak söz) ile nasihat etmesini emir buyurmuştur. “Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır, yahut korkar. ( Tâ-Hâ - 44)”. Hz.Musa (A. S.) da Firavun’a tatlı dille söyledi. Firavun gibi bir azgına dahi yumuşak söylenilmesi emredildiğine göre, Müslümanların birbirlerine karşı, tüm insanlara karşı, gönül alıcı, güzel sözler söylemeleri gerekir herhalde? Güzel sözler, sevilmeyi bekleyenler için o kadar iyi gelir ki ona sevildiği hissini verir. Onun ruhunu okşar, sanki cildine dokunularak kanına karışmış hissini vererek kalbine ulaşır, insanı sevgi dünyasına katar. Güzel sözler, insanı adeta sımsıcak sararak ona güven verir ve onun kalbine daha hızlı bir şekilde ulaşır. Sevgi dili, gönülleri açan anahtar gibidir. Herhalde gönle faydalı, güzel sözden daha şifalı bir şey yoktur. Dil, yüce Rabb’imizin evi gibidir, onunla kimsenin kalbini kırmamalıyız. Dil, Allah’ın gizli hazinesidir, onunla kimsenin gönlünü incitmemeli, yıkmamalıyız. Öyle ise rahmet yollarını kolaylaştırmak için çalışmalıyız. Hep birlikte olmalıyız. Binbir güçlükle elde ettiğimiz kazanımlarımızı koruyup artırmalıyız. Kavga ve ayrılıklardan uzak durmalıyız. Gücümüzü zayıflatıcı her türlü eylemden, ses ve üsluptan kaçınmalıyız. Birbirimize değer verdiğimizi bilebilmeliyiz. Birbirimizin verdiği mesajları okuyabilmeliyiz. Eğer bunu yapamıyorsak yüce Rabbimizden gelen o ilâhî güzel mesajları ve O’nun, o güzel hikmet dilini nasıl okuyup anlayabiliriz ki? Eğer şu muazzam kâinatı, bir kitap gibi düşünür, yaşadığımız olayları da bu kitabın satırları gibi görürsek o zaman, İlâhî sevgi dilinin mesajlarını okumuş oluruz. Bir gün, göçüp gideceğiz. Yaptıklarımızdan hesap vereceğiz. Sözlerimizin hesabını vereceğiz. Bu dünyada vıcır vıcır konuşan o dilimiz, bize şahitlik edecektir. “O gün, yaptıklarından dolayı dilleri, elleri ve ayakları kendileri aleyhinde tanıklık edecektir. ( Nûr- 24)”. Mezarda üzerimize asırların yağmur ve kar suları sızacak. Orada börtü böceklerle baş başa kalacağız. O hesap gününü düşünelim. Yalan söylemeyelim, başkalarına iftira atmayalım, gıybet etmeyelim, başkalarının günahlarını sırtımıza alıp ahirette, Peygamberimizin ifadesiyle “Müflis” durumuna düşmeyelim, dilimize sahip ve hakim olalım. Eğer yüce Rabbimizin, mesajlarını dünyevi dilde değerlendirdiğimiz zaman, bizimle olan şefkatini ve bizimle olan bağını göremeyiz. Halbuki yaratılışımıza işlenmiş olan sevme ve sevilme ihtiyacı sonsuz ve ebedidir. O zaman sevgisi sonsuz olan biri tarafından sevildiğimizin farkına varmalıyız. İşte o zaman bu, bizi ayakta tutan tek unsur olacaktır. Yunus’un dediği gibi “Yalancı dünyaya konup göçenler / Ne söylerler ne bir haber verirler. Üzerinde türlü otlar bitenler / Ne söylerler ne bir haber verirler. Toprağa gark olmuş nazik tenleri / Söylemeden kalmış tatlı dilleri”. Bu geleceği unutmayalım. Öyleyse birbirimizin sevgi dilini anlamalıyız. Eğer bunu yaparsak Rabbimizin mesajlarını da doğru okumuş ve anlamış ve o zaman görevimizi yapmış oluruz. Bunu yapmakla da yüce Rabbimize bunu göstererek ebedi saadetin kapısını açmış oluruz. Öyleyse hep o güzelim sevgi dilini kullanalım. Herhalde bu günlerde, buna çok ihtiyacımız vardır. Güzel söz : Ahmed Eğribozî hazretleri “ halktan, bedeni beslemeye çok ehemmiyet verenlerle, kendilerinden bir şey beklemek sûretiyle, makam ve mevkî sâhipleri ile görüşmeyi terk etmenizi tavsiye ederim. Çünkü bu şekilde onlarla görüşmek onları lekeleyen şeylerin, sizin de lekelenmenize sebeb olur.” der. Selam ve saygılarımla…