“SESİMİ DUYAN VAR MI?(!)”

Ve Ülkemiz, Deprenmeyen bedenlerimizi depreştirmemize vesile olan bir deprem gerçeği ile daha yüzleşti... Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli birisi gece 04:17 biri aynı gün öğlen vakitlerinde saat 13:27’de olmak üzere iki şiddetli deprem gerçekleşti. Cenab-ı Hak vefat eden kardeşlerimize rahmet, yaralı olanlara acil şifalar, ailelerine sabr-ı cemil lütfetsin. Biz yazımızda sayıları vermeyeceğiz. Sadece sayacaklarımızın tesirini istiyoruz..!

Yaşamak adına inşa edilip satılan hanelerin yaşamdan kopardığına tanık olduk o gece...

Kırdıkları, yıktıkları gönüllerin enkazında kaybolan insanların muhakemesine vesile oldu bu yıkım... Ucuzlayışımızın, pahalıya mal olduğu bir lahza...

Vicdanı ve haysiyeti, arsızlığından ve utanmazlığından yıkılan, öyleki insanlığı bu enkazın altında kurtarılmayı beklediği halde yine de ısrarla itibar ve vicdan seranatları atmaktan da imtina etmeyen liyakatsız haramzadeleri ifşa etti bu yıkım.

Evet, deprem büyük ama Hakk’ın(c.c) lütfu, merhameti ve ona yönelen Halkın kardeşliği ve dayanışması daha büyük. Bu büyüklüğün sahadaki yansımasını gördük; Molozları kaldıracak bir dev olup deva olmak isteyenden, “Kepçe olmak ister mi insan!” diye olunamayacak bakış ve isteğe sahip olanlarına, aldığı nefesin fazlasını enkaz altındakilerle paylaşmak istediğini söyleyerek canından vazgeçmişlere... Hangimizin lokması ve sözcükleri boğazına takılmadı ki! meseleye olan duyarlılık ve hassasiyetimizden... Yazar Esra Elönü’nün ifade ettiği gibi “toplanmadığı legolarıyla enkaz altında kalan minik bedenler”in sabah okula uyanmak adına yaptığı hazırlıklarıyla şühedanın “Uyan!” sedasına uyanan minik be masum merhumlarımızla...Rabbimizin küllerinden doğmamızı lütf eylemesini niyaz ettiğimiz bu yangın, içimizi yaktı... İnanıyoruz ki bu acılar ancak herşeyi var edenin Allah olduğu ve ona sığınarak aşılabilir bir acı. Bu acı; emrinin câri olduğuna inanan, işini hakkıyla îfa eden liyakat sahibi insanların memleketimizde yetişmesi, topluma ve değerlerine saygı ve sevgi göstermesiyle, tatlı dili hiçbir dile değişmeyen, uzlaşmacı, empati yapabilen, komşusu açken tok yatmayarak merhametle muşahhas, tüm mahlukatın acısını duyabilen, kendi gibi düşünmeyeni ötekileştirmeyen, yaratılanı yaradandan ötürü seven, sevdiğini de yine yaradan’a ısmarlayan, vahdeti ve vefayı bilen, arayıp soran sorduğunun yanında duran, en iyi okumanın gözlerinin kapatılarak yapıldığını (tefekkür) bilen ve uygulayan bir anlayışın oluşmasına vesile olacaktır. Aksi takdirde bizler de varlık ve kapitalist anlayışımızdan dolayı nefsini ilah edinmişliğe varacak boyuttaki umarsızlığımızdan dolayı enaniyet enkazımızın altında

kurtarılmayı bekler bir durumda olmaya devam edeceğiz. HafazanAllah bu şekilde çene kapatmaktan da Allah a sığınıyoruz.

Sadece Umutlar değil duyarsız ve umarsızların şahsiyet ve kalıpları da enkaz altında kaldı. Ey Topraktan bedene can veren Allah! Topraktakilerden bedenimize can vermeye muktedir olan sensin.

Enkazdan sağ çıkarılan herbir insan için ayrı ayrı mutlu olup birbirine sarılanlarından, tekbir getirip Allah’ın büyüklüğünü haykırarak teslim oluş ve fedakarlıklarıyla gözümüzde büyüyenler, emeği olan herkesi, hepinizi Rabbim aziz eylesin. Şunu bilmeliyiz ki;Hakkın bizlere verdiği bu deprem, yıkıntıların altındaki kardeşlerimizle yıkıntıların altındaki insanlığımızı görmemize vesile oldu! Anladık ki;Yaşadıklarımız ve ekranda gördüklerimiz nefsimize değil neslimize tesir edebilmemize vesile olmalı... Enkazın altındaki her şehidimizin verdiği son nefes bizleri dirilten bir nefes olmalı... İmanımızdaki bozuklukların imarımıza da yansıdığını bilmeli... Bir anda gündemi değiştiren kudretiyle gündemin nabzını siya(h)setin değil Hakk’ın(c.c) tasarrufunun belirlediği anlaşılmalı...

Zikrin fikirden daha önce geldiğini anlamalı enkaz başında getirilen tekbir ve tehlillerle. Ve kudretin(c.c) enkazda “Umudunuzu kaybetmeyin!” Diye bir şiar yazdırarak umudun sahibinden haber getirdiğini anlamalı ve umutlanmalı...

Farklı inanca ve lisana sahip insanların elini, gönüllerine ilka ettiği merhamet duygularıyla enkaz altına uzattırdığını ve herşeyi bir kenara bırakarak sarıldıklarını görerek Allah’tan nusret istemeli... Ve Nihayet bu nusret Kimi; Gökyüzünde Ay’ı gözyaşıyla enkazın üzerine ağlar bir vaziyette yapıp sustu, kimi; “Tank’a gerek yok” başlıklı çizimiyle nefretini kustu... ve nereden bilecek ki nasip aynası birinde açık ötekinde karanlık ve pustu... anlayış ve idrakine vardırmalı.

 

Nefis ve varlık enkazının altından çıkacak olanlar. “SESİMİ DUYAN VAR MI?(!)”

Selam ve dua ile...