Bugün, birtakım taklitçiler, koronayı
bahane edip servetlerine servet kattılar, her
şeyi mahvettiler. Ölüm korkusu insanları çıldırtıyor.
Şu anda dünyada bir dijital
diktatörlük
yaşanmaktadır.Bunun yolunu
döşüyorlar.
Bu çılgınlar, şimdi de “
sentetik et yapıyorum, zaten hayvanların
hastalanma riski var. Kutuplardaki
buzullarda ve
denizlerde var olan mikropları,
balıklar, onu da insanlar yiyecekler.
Bunlar da mutasyona dönüşecek”
. diyorlar. Buna
dayanarak “ artık et de balık da
yemeyeceksin” diyorlar. İnsanları,
hayvansal ürünlerden soğutmaya
çalışıyorlar.
Bu mukallitler “ biz şu anda %10 maliyetle,
bütün dünyada, insanlara yetecek
kadar sentetik et üretiyoruz, insanları gelecekte
olan açlıktan kurtarıyoruz” diyorlar.
Probiyotik üzerine manipüle edilmiş hücreleri
üretiyorlar.
The Ekonomist dergisi yıllar önce sentetik
et arabaları icat edip insanlara lezzet testi
yapmadı mı? Şu anda sentetik et hücreleri
üretmektedirler. Bütün dünyada tuvalet vakıfları
kurdular. Hükümetlerle anlaşmalar yaparak
tuvaletlerden probiyotik topluyorlar.
Bunları rafine edip orada kompoz üretmek
suretiyle o kompozlar üzerinde renk, tat, lezzet,
koku hepsini programlıyorlar. İsteyen herkese
keklik eti,keçi eti,Pekin ördeği eti, deve
kuşu eti vb. ile soslarla renk ve koku verilerek
bunları insanlara sunuyorlar.
“ % 10 kapalı mekanlarda ve maliyetle,
% 50 daha fazla üretimin olacak ve
dünyada hiçbir insan aç kalmayacak” diyorlar.
Teorileri bu. Şu anda bu sosun kilosu 50
dolardan satılmaktadır. Bu sosa, yeri geldiğinde
adrenalin de mutluluk hormonu da
yüklenmektedir.
“ İçerisinde,A,B,C,E gibi, her vitamin
var, hepsi yasal, hepsi bilimsel hepsi bu sosta
var “ diyorlar. Başında Bill Gates var. “
Bütün zararları karşılayacağım “ diyor.
Dünya insanının başına sardıkları korona
belasından dolayı aşı üretiyorlar Biz
aşıya da mesafeye de maskeye de temizliğe
de karşı değiliz. Bu maskeler merdiven altı
üretim olduğu için, her yere her şeyi bulaştırmaktadır.
İçerisine daha az oksijen girmekte,
daha çok karbondioksit, yoğunlaşmış mikrobu
tutmaktadır. Yani bizler, kaçtığımızı bilmediğimiz
şeye tekrar tekrar koşmaktayız.
Bütün bunları DSÖ örgütlemektedir.
Bu örgütün nasıl bir örgüt olduğunu kimin
emriyle çalıştığı çok iyi bilinmektedir. IMF’ yi
yerden yere vurdular.Ama insanların sağlığı
ile ilgili olan bu örgütün bünyesinde ve başında
bugün bilinen çeteler var. IMF insanların
giyecekleri ile uğraşmaktadır.
Ama bunlar, insan sağlığı ile uğraşarak
her şeyi alt üst ettiler.
Bugün bu ülkede de birileri,
kenevirin ruhsatını alamazken ne
yazık ki bu çeteler, ilgili makamlardan
bu sentetik etin ruhsatını almışlar.
Bilim adamlarının bazıları
da bu konuda bilimsel makaleler
yazmaya bile başladılar. Yarın birçokları,
bu etin tadına bakmak
için, içerisinde kuzu, dana,koyun,
hindi eti var diyecekler. Ama ne
yazık ki bu etin içerisinde kan yok.
Bu etin içerisine “ mRA’ yı da her
türlü vitamini de hatta mutluluk
hormonunu da yükleyebilirsiniz” diyecekler.
Çünkü bu etin üretiminde sorun yok,
mera, ot, saman sorunu da yok. Ama insanlar
bu etin, bitkisel ve hayvansal dönüşümünden
olduğunu zannetmektedirler. Çünkü, birçok
sosyal medyada bunlar durmadan söylenip
anlatılarak büyük bir beyin yıkama yapılmaktadır.
Biopsi ile kök hücreden parçalar alınıp
bu ete katılmaktadır. Bu etin içerisine, kadından
alınan örnekler de var,probiyotik değerler
üzerinden, insan ve hayvanların mide ve dışkılarından
alınan parçalar damıtılarak üretilenler
katılmaktadır.
Hakim olan güç kim ise, onun dediği
oluyor. Dünya insanını hayat, ibadet, çalışma
vb. konularda, istedikleri gibi yönetiyorlar, insanlar
da bunların dediklerini kuzu kuzu yapıyor.
Ama siyasetçiler, bilim adamları,
bürokratlar ve diğerleri bu konuları insanlara
anlatıp aktarıpbilgilendirmiyorlar. Sentetik et
bitkisel bir et değil, İçerisinde her şey var.
mRA ile bu ete her şey yüklenmektedir. Bununla
gelecek nesilleri mahvedecekler.
Devletlerin varlık gayesi, insanlarının
mal, can, namus, inanç,akıl ve gelecek nesillerininemniyetini
gözetip korumaktır. Bir önceki
yazımda söylemiştim.Eğer bize, ailesiz bir
toplumun alt yapısı olan, İstanbul Sözleşmesi’
ni dayatırsanız, işte o zaman kavga çıkar,
gürültü başlar,curcuna oluşur. Onun için, bu
insafsız, vicdansız ve zalim küreselcilerin yanlarında
durmamalıyız ve onlarla birlikte olmamalıyız.
Hakk’ ın yanında olmalıyız. Hakk’ ın
tecellisinin ve hakimiyetinin gerçekleşmesi
için, elimizden geleni yapıp Rabbimizin rızasını
kazanmaya vesile olmalıyız.
Güzel söz “ Hakk’ a dayan, sa’ ye
sarıl, hikmete râm ol. Yol varsa budur,
bilmiyorum başka çıkar yol.” Mehmet
Akif Ersoy
Selam ve
saygılarımla…