SANAL AHLAK

İ nternet çıktığı günden beri içimiz de ne varsa depreşti adeta. Bastırılmış duygularımız, iç dünyamızda gizlediklerimiz, sırrı ve gizemi güzel olan saklı kalması gereken ne varsa dışarı döktük maalesef. İnternet yokken daha bir durgunduk daha namuslu daha düzgün daha iffetliydik. Aldığımızı sorgulamıyorduk ticari ahlakımız vardı. Alibaba’dan tutun trendyol’a kadar, GittiGidiyor’dan tutun getir yemeğe kadar ne varsa ticari ahlakımızı bozdular. Bir dönem yediklerimizi, kahvaltı soframızı, pasta böreklerimizi, zeytinyağlılarımızı paylaştık. Belki başkasının yoktur imrenir diye hiç düşünmedik. Sonra tabanları yıpranmış çoraplarımıza varana kadar GittiGidiyor’dan satmaya başladık. Oysa az giyilmiş montla rengi çevrilmemiş pantolonla ne kadar garip gureba büyütülmüş biliyor musunuz. Annesinden yadigar kalan duvar halısından dikiş makinesine varana kadar her şeyi sattık. Maziyi andıran geçmişi hatırlatan ne varsa haraç mezat sattık gitti ucuz fiyatlara. Ne de olsa GittiGidiyor var. Merhametimizi, paylaşmamızı, acıma hissimizi dahi aldı bu sanal dünya. Sonra karşı komşunuzun kadınını fake hesaplardan dürtmeye başladık. Şeytan bizi dürttükçe bizde üst komşu hanımlarını dürtmeye başladık. Ne çirkin şeyler olmaya başladı sanal dünyada. Ticaretimizi, ahlakımızı, imanımızı sanal bir dünyaya heba ettik gitti. Bir dönem selfiler çıktı. Selfie çekileceğim diye uçurumlardan düştük. Bir dönem falezleri, uçurum kenarlarını, kaya diplerini aramak için ekipler kurduk acaba bugün selfi çekilen var mı diye. Ne garip işlere bulaştık ne ucuz şeylere tenezzül ettik. Komşu hakkını, akraba hakkını geçin, devletin hakkı olan vergiyi dahi ödememek için sanal satışlar yaptık. Gruplardan, başka hesaplardan devlet çakmasın diye yazışmalarımız özel iletişime, sonra haberlere yansıdı. Dini paylaşımları kılmadığımız cumalara sayarak şeytanın dahi aklına gelmeyen fetvalara bulandık. Sanal alem sanal ilişkilere döndü. 14’ünü yeni devirmiş, kendi de yan devrilmiş, bacağı yarı yukarıya apış arası pozu ile genç kızlarımız özgürlüğün tadına vardılar. Çarpık ilişkiler, çıkar ticaretleri sanal dünyada fink atarken namazın dahi farz olmadığını öğrendik. Kulağımıza hoş gelen yabancı arajmanları kendi musikimize tercih ederken ezgiler yetim kaldı. Galiz küfürler, ahlaksız itiraflar içeren programlar gece mesajlarımızı süsledi. Hasan Can’ın pornografik saçma sapan küfürlerini komedi adını koyup paylaşmaktan haya etmedik. “Yalnızken en çok sevdiğim Türk ifşa izlemek” diyen öğretmenler peydah oldu. Şeytan emekli oldu şeytanın çocukları sanal âlemin varisleri olarak bizleri ücretsiz maraba olarak kullanmaya devam ediyor maalesef. Ne asgari ücret veriyorlar ne de özlük hakları içeren sigorta yapıyorlar. Sanal bir tezgah kurdular biz de bu tezgaha kötü geldik. Sanal bir alemde susuz bir denizde boğulup gidiyoruz. Yazık bize vah bize.