ıMushaf’taki sıralamada altmış birinci, iniş sırasına göre yüz dokuzuncu süredir.
Teğabun süresinden sonra, Cuma süresinden önce Medine’de nâzil olmuştur.
Süre, dördüncü ayetinde “sıra, dizi” anlamına gelen saf kelimesinden bu ismi almıştır. Bu sureye ayrıca “Havariyyun” ve “İsa Suresi” isimleri dahi verilmektedir.
Bu surenin nüzul sebebiyle ilgili üç rivayet vardır. Hakim ve daha başkaları Abdullah b. Selam (r.a.)'dan sahih olarak şöyle bir rivayeti nakletmişlerdir.
Abdullah demiştir ki: “Resulullah (sav)'ın ashabından birkaç kişi oturmuş, “Acaba amellerin hangisi Allah yanında daha sevimlidir? Bilsek de onu yapsak.” diye konuşuyorduk. İşte bunun üzerine Allah Teâlâ saf suresini ve bazı ayetlerini indirdi.
Sure on dört ayettir.
Surenin konular
Bu surenin ana konuları arasında cihad, gücü nispetinde vaad de bulunmak ve insanların inkâr sebepleri gelmektedir. Bunlarında dışında da konular vardır. Sureden bazı ayetleri yazımıza alarak birlikte tefekkür edelim inşallah.
Yüce Allah’ı tesbih ile başlayan sure vaad konusu ile devam etmektedir.
“Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ı tespih eder. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” Saf/1
“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir.” Saf/2-3
Birinci ayette ki tesbih terimi şöyle açıklanmıştır.
Bir yandan şuurlu varlıkların iradî olarak Allah Teâlâ’nın her türlü noksanlıktan uzak olduğunu söz ve davranışlarla ortaya koymaları (tenzih), diğer yandan da kâinattaki bütün varlıkların ilâhî yasalara zorunlu olarak boyun eğip O’nun hükümranlığını itiraf etmeleri anlamına gelir.
Müfessirler “Ey iman edenler” hitabının muhatabını iki şekilde anlamıştır.
Birinci anlayışa göre muhatap gerçek manada iman eden, bunun yanında sözleri ile eylemleri arasında farklılıklar bulunan Müslümanları ikazdır.
İkinci anlayışa göre sonraki ayetlerde Musa (as)ın kavminden bahisle bu kelimenin muhatabı münafıklardır.
“Söylenen söz”ü de iki şekilde yorumlamak mümkündür:
a) Kişinin yapmayacağı bir şeyi vaad etmesi,
b) Kendi fiilleri hakkında gerçeğe uymayan bir beyanda bulunması, yapmadığını yapmış gibi anlatması. Tefsirlerde bu yorumların hemen her birini destekleyici birçok olaya yer verilir (bk. Taberî, XXVIII, 83-85; Zemahşerî, IV, 92).
Özü ve sözü bir olan, davranış bozukluklarından uzak Müslümanların savaşta ve barışta bir olmaları emredilerek şöyle buyrulmuştur.
“Hiç şüphe yok ki Allah, kendi yolunda, duvarları birbirine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever.” Saf/4
Surenin nüzul sebebini hatırladığımızda bu ayet en güzel ameli açıklar niteliktedir. Şöyle denilmiştir.
Burada dayanışma ruhu içinde imanları uğruna çarpışan müminlerden övgüyle söz edilmesi, bu ayetlerin “Allah katında en sevimli işin ne olduğunu bilsek de işlesek!” dedikleri halde savaş zorunluluğu ortaya çıkınca aynı samimiyet ve kararlılığı gösteremeyenler hakkında indiğine dair rivayetleri destekler nitelikte bulunmuştur.
Bununla birlikte, Allah yolunda söz ve güç birliği etmiş bir topluluğun tam bir uyum ve beraberlik içinde olması önceki ayetlerdeki tutarlılık fikrinin bir uzantısı olarak düşünülebilir; dolayısıyla burada da muayyen olaylarla sınırlı olmaksızın genel bir ilkeye dikkat çekildiğini söylemek daha uygun olur.
Beş ve altıncı ayetlerde Hz. Musa ve Hz. İsa (as)ın kavimlerinden örnek verilmektedir.
Hani Mûsâ kavmine, “Ey kavmim! Allah’ın size gönderdiği peygamberi olduğumu bilip durduğunuz hâlde, niçin bana eziyet ediyorsunuz?” demişti. Onlar yoldan sapınca, Allah da kalplerini (doğru yoldan) saptırdı. Allah, fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.” Saf/5
Hani, Meryem oğlu İsa, “Ey İsrailoğulları! Şüphesiz ben, Allah’ın size, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici (olarak gönderdiği) peygamberiyim” demişti. Fakat (İsa) onlara apaçık mucizeleri getirince, “Bu, apaçık bir sihirdir” dediler. Saf/6
Sırada ki ayetler ise şöyledir.
“Kim, İslâm’a davet olunduğu hâlde, Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalimdir? Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.
“Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.
“O, kendisine ortak koşanlar hoşlanmasa da, dinini bütün dinlere üstün kılmak için peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir.” Saf/7-9
Sıradaki ayetlerde Yüce Allah (cc) iman edenler için hayırlı amelleri bildirmekte ve bu amelleri yapanların mükâfatını vaad etmektedir.
“Ey iman edenler! Sizi elem dolu bir azaptan kurtaracak bir ticaret göstereyim mi size?
“Allah’a ve peygamberine inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihat edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için çok hayırlıdır.
(Bunu yapınız ki) Allah, günahlarınızı bağışlasın, sizi içinden ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koysun. İşte bu büyük başarıdır.
“Seveceğiniz başka bir kazanç daha var: Allah’tan bir yardım ve yakın bir fetih (Mekke’nin fethi). (Ey Muhammed!) Mü’minleri müjdele!” saf/10-13
Özü ve sözü bir olan Müslümanlar için kurtuluş yolu Allah’a ve Peygambere inanmak, mal ve can ile Allah yolunda cihad etmektir. Bu insanı azaptan kurtaracak bir ticarettir.
Kim böyle yaparsa Allah (cc) onun günahlarını bağışlayacak ve onu altlarından ırmaklar akan and cennetine koyacaktır. İşte gerçek başarı budur.
Son ayette ise müminlerden Allah’ın yardımcıları olmaları emredilerek, Hz. İsa (as)ın havarilerinden buna misal verilmiştir.
“Ey iman edenler! Allah’ın yardımcıları olun.
Nasıl ki Meryem oğlu İsa da havarilere, “Allah’a giden yolda benim yardımcılarım kimdir?” demişti. Havariler de, “Biz Allah’ın yardımcılarıyız” demişlerdi. Bunun üzerine İsrailoğullarından bir kesim inanmış, bir kesim de inkâr etmişti. Nihayet biz inananları, düşmanlarına karşı destekledik. Böylece üstün geldiler.” Saf/14
Selam ve dua ile.