Geçtiğimiz zaman diliminde haber kaynaklarına yansıyan bir iyilik örneği yansımıştı. İnsanlık ölmedi dedirten haberin içeriğine bakınca biraz hayretle beraber biraz buruk ve biraz insansı sevini gizliydi. Kimliği belli olmayan biri tarafından küçük mahallelerde, garip gurebanın borcu kapatılıyordu. Gariban, gelir düzeyi düşük, geçimi için mahalle bakkalının insafına mahkum olanların hesaplarını ödeyen, ihtiyaçları için yeni fırsatlar oluşturan bir hayır severden bahsediliyordu. Oysa bu bize yabancı değildi ki. Bu bir gelenekti bizde. Ama yeni neslin bilmediği hatta bilmek istemediği bir mesele bu. Yeniden gündeme gelince bir çocuğun “aa robin hood” demesiyle irkildim. Bir iyilik hareketinden bahsedilirken, kahramanının bir hırsıza benzetilmesi üzdü beni. Robin hood bir hayal kahramanı belki, belki bir saraylı, yada Langland’ın abartmasıyla bir iyilik perisi. Okçulukta nam saldığı, eli açıklığı bize örnek olmuş galiba. Hatta çocuklarımızın iyilik idolü. Haklı tabi çocuk. Ömer’i anlatmazsan, dedesi robin olur bizim nesilin. Seyit çavuştan bahsetmezsen kahramanı himen olur. Zeynel Abidini bilmezse, robini bilir. İbni batuda, faldan okumazsa nicala teslanın en zeki olduğunu zanneder. Edisuna “baban rehmet” der, Portekizli macellana hayran olur. Ama piri reisten bi haberdir belki, yunustan bi haber olan tapduku ne bilir. Bunlar aslında çocuklarımızı suçu değil elbette. Biz ebeveynlerin kamburu haline gelmiş cehalet hastalığından yayılan virüslerin bulaşmasıdır. Korona virüsünün öldüremeyeceği bir ölümle öldürüyoruz yeni neslimizi. Hem de tahmin edilemeyecek bir hızla. Daha babasının mezarına iki bayramdır gidememiş bir adamın, yedi ceddinden ne haberi olabilirki. Dedesi robinhood, nenesi emily dir beklide. Kim bilir.