RAMAZAN-I ŞERİF İBADETLERİ - 2

Ramazan-ı Şerif ayı ibadet ayıdır. Ramazan denince akla gelen oruç ibadetidir. Oruç ibadetinin faziletleri çoktur. Bu yazımızda inşallah oruç ibadetinin faziletlerinden yazmaya çalışacağız. Oruç ibadetinin faziletleri; Allah (cc) için tutulan orucun faziletleri sayılamayacak kadar çoktur. Allah Resulü (s.a.v) Efendimiz’in bu konuda ki Hadis-i Şerifleri saymakla bitmez. Âlimlerimizin de bu konuda engin görüşleri ve yorumları vardır. Bunlardan birkaçını yazımızda nakledeceğiz inşallah. Oruç ibadetinin mükâfatı Allah’ın yanındadır. Miktarını Allah’tan başka kimse bilemez. Nitekim Hz. Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: “Resulullah (s.a.v) buyurdular ki: “Âdemoğlunun her ameli katlanır. Hayır ameller en az on misliyle yazılır; bu, yedi yüz misline kadar çıkar. Allah Teâlâ Hazretleri (bir hadis-i kudside) şöyle buyurmuştur: “Oruç bu kaideden hariçtir. Çünkü o sırf benim içindir, ben de onu (dilediğim gibi) mükâfatlandıracağım. Kulum benim için şehvetini, yiyeceğini terk etti.” ve Yüce Allah (cc)”İnsanın oruç dışında her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir, mükâfatını da ben vereceğim” buyurmuştur. Bütün ibadetler müminleri sevindirir. Ancak oruçlunun sevinci başkadır. Diğerlerinden farklıdır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v): Oruçlunun rahatlayacağı iki sevinç anı vardır: Birisi, iftar ettiği zaman, diğeri de orucunun sevabıyla Rabbine kavuştuğu andır.” Oruçlu müminin cennetteki makamı da farklıdır. Yüce Peygamberimiz (s.a.v): “Cennette reyyân denilen bir kapı vardır ki, kıyamet günü oradan ancak oruçlular girecek, onlardan başka kimse giremeyecektir. “Oruçlular nerede?” diye çağrılır. Onlar da kalkıp girerler ve o kapıdan onlardan başkası asla giremez. Oruçlular girince o kapı kapanır ve bir daha oradan kimse girmez.” Ebu Ümâme (r.a) anlatıyor: “Ey Allah’ın Resulü dedim, bana öyle bir amel emret ki (yaptığım takdirde) Allah beni mükâfatlandırsın.’’ “Sana dedi, orucu tavsiye ederim, zira onun bir eşi yoktur.’’ Ebu Hureyre (r.a) rivayet etmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v): “Oruç bir kalkandır; (oruçluyu beşerî ihtiraslardan hıfz eder). Oruçlu kem söz söylemesin! Oruçlu, kendisiyle itişmek ve dalaşmak isteyene iki defa: “ben oruçluyum!” desin!” Ruhum yed-i kudretinde olan Cenâb-ı Hakk`a yemîn ederim ki, oruçlu ağzın (açlık) kokusu, Allah-u Teâlâ indinde misk kokusu gibidir. Oruçlu kişi Benim (rızâm) için yemesini, içmesini, cinsî arzusunu bırakmıştır. Oruç, doğrudan doğruya bana edilen (riyâ karışmayan) bir ibâdettir. Onun (sayısız) ecrini de doğrudan doğruya ben veririm. Hâlbuki başka ibâdetlerin hepsi on misliyle ödenmektedir. Buyurmuşlardır. Oruç tutmak kadar, oruçlu birisine iftar ettirmekte çok faziletlidir. Hadis-i Şerif’te: “Kim bir oruçluya iftar ettirirse, günahlarını affettirir, boynunu ateşten kurtarır. Onun sevabından bir şey eksilmeksizin kendisi de aynı sevabı alır.” buyrulmaktadır. TERAVİH NAMAZI Ramazan-ı şerif ayı ibadetlerinden birisi de teravih namazı kılmaktır. Namaz kılmakla mükellef her mümin oruç tutsun ya da tutmasın, ramazan da teravih namazı kılması sünnettir. Sünneti müekkeddir (terk edilmez sünnet). Tek başına da kılınabilir ama cemaatle kılınması çok faziletlidir. Peygamber Efendimiz(s.a.v): “Kim ramazanın faziletine inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek terâvih namazını kılarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” Buyurarak, teravih namazının önemini ifade etmişlerdir. İbni Abbas (r.a) hazretleri bildiriyor ki, Resulullah (s.a.v), yatsıdan sonra, vitirden önce, 20 rekât namaz kıldıktan sonra, “Ramazanda 20 rekât teravih namazı kılanın, yirmi bin günahı affolur” buyurdular. (İbni Ebi Şeybe) Peygamber efendimiz (s.a.v), 3-4 gün teravihi cemaatle kıldırdı, daha sonra evden çıkmadı. Sebebi sorulunca, “Teravih namazının size farz olacağından korktuğum için evden çıkmadım” buyurdular. (Buhari) İmam-ı A’zam hazretleri, “Teravih namazı sünnet-i müekkeddir. Hazret-i Ömer, teravihin 20 rekât olarak cemaatle kılınmasını kendiliğinden ortaya çıkarmadı. O, elindeki sağlam esasa, yani Resulullah’ın sünnetine dayanarak emretti” diye buyurmuşlardır. Allah(cc), tuttuğumuz oruçlarımızı, kıldığımız namazlarımızı, yaptığımız hayır ve hasenatlarımız, okuduğumuz Kur’an-ı Kerimlerimizi, çektiğimiz zikirlerimizi, dinlediğimiz sohbetlerimizi Dergâh-ı Âlisi’nde kabul etsin. Âmin… Selam ve dua ile.