PUAN ALAMAYANLARA YÜKSEK TAHSİL!..

Zaten ülkemizde eğitimde fırsat eşitliği yoktu,
bu uygulama ile aradaki fark daha daha
da açıldı. Ülkemiz çocukları ta anaokulundan
başlamak üzere bir yarışa hazırlanıyorlar.
Bu durum hayat boyunca devam ediyor.
O etüd senin bu etüd benim. İlkokul, ortaokul, lise
derken, üniversite sınavı çocukların kapısı çalıyor.
Bu sınavda parası olanlar, bu
sınavı her zaman önde tamamlarlar.
Devlet üniversitesine giremeyenler
paralı üniversiteleri veya yurt dışında
paralı okuyarak yatay geçişler
yapıp YÖK’ten de denklik aldılar mı
işlerini yoluna koyarlar.
Diğer tarafta da bu imkanlardan
mahrum, milyonlarca genç, büyük
sıkıntılar içerisinde yüzüp gitmektedir.
Bu şekilde sınav sisteminin
değişmesi neticesinde, geçen yıldan
giremeyen öğrencilerle bu yıl herhalde,
beş milyon öğrenci sınava
girecektir. Harç parası, giriş belgesi
ve diğer evrakla birlikte, tahminen
345TL’den devletin kasasına 2 milyar
TL girecektir.
2021 yılında tıp, hukuk, mühendislik
gibi bölümler, başarı düşük olduğu veya
paralı oldukları için, yaklaşık 200 bin öğrenci tarafından
tercih edilmedi. Ne yazık bugün genelde
ülkemizde, herkesin üniversite diploması alması
gibi bir algı oluşturuldu. Bu da üniversitelerin kalabalıklaşması
ve eğitim düzeyinin düşmesine neden
olacaktır. Bu nasıl garip bir uygulamadır,gelecekte
ülkemiz acaba hangi kötü sonuçlara gebe kalacaktır?..
Bunu bilen ve düşünen yok.
36 yıllık tecrübeye dayanarak “İlk sınavda 3
soru cevaplayan, bu 3 sorudan 2’sini yanlış
yapan, bir doğru bilen üniversiteye girebilecek.
Bu ne demek? Yarım puan alan üniversiteye
girebilecek. Hiç olacak bir şey değil.
Böyle bir uygulamanın gelecekte bu ülkede
yol açacağı niteliksizliğin vereceği zararın
herhalde hesabı olmayacaktır. Bunu bizzat
yaşadık.Dört işlemi yapamayanlar, adını
doğru dürüst yazamayanlar, okuyamayanlar,
üniversiteye girmemesi gerekenler yani
niteliksizler olanlar, nasıl olur da üniversiteye
girebilirler?..” diyoruz.
Bu demektir ki bu kararları alanlar, bu rahatsızlıktan
hiç şikayetçi değiller. Başta vakıf üniversiteleri
kontenjanlarını artıracaklar, 2 tane veya 3
tane doğru cevabı veren, milyonlar, üniversiteli
olacak. Tabii ki başarı hızlı bir şekilde düşecek zaten
var olan adaletsizlik ve fırsat eşitliği tavan yapacak
yarın bunlar devlete belki de üniversiteye
girip akademisyen olacaklar.
Dünyada kendisine yer edinmiş başarılı üniversiteler
arasında, zaten varlık gösteremeyen bu
üniversitelerin hali nice olur acaba?.. Başarı endeksinin
dışındaki ölçülere göre, geçen yıl çok
düşük puan almış, sıfır çekmiş, hatta sınava dahi
girmeye tenezzül etmemiş sekizyüzbinler, belki
milyonlar, nasıl olur da üniversiteye girebilirler?
Bu tabii ki vakıf üniversitelerinin ve ülkenin dip,
köşesindeki devlet üniversitelerin işine çok yarayacaktır.
Bilgi var mıdır, liyakat, ehliyet var mıdır
buna bakılmamaktadır?.. Aileler dahi, bedavadan
bir işe girebilir mi deyip hiç rahatsızlık
duymayacaklardır. Bu uygulama,
paralı üniversitelere öğrenci bulma
imkanı sağlamıştır.
Bugün dahi, üniversitelerin öğretim
kadrolarını nasıl doldurduğu
tartışma konusudur. Yerleştirilen
kadrolarda gerekli dikkatin gösterilmediği,
işe alınanların bilgi ve
liyakatine bakılmadığını geçen yazımızda
yazmış ve “ bunlar iddia
ediliyor” demiştik.
Bazı yarışma programlarında şahit
oluyoruz. Kura nehrinin Karadeniz’e
döküldüğünü söyleyen sosyal
bilgiler öğretmeni,7,3,14, 28,23 sayıları,
küçükten büyüğe göre sıralanırsa
kaç rakamın (2 rakam) yeri değişir
sorusunu bilmeyen matematik
öğretmeni, mukaddimeye,dipnot diyen edebiyat
öğretmeni, hangisi, beyindeki bir bölgeye verilen
addır?, sorusuna ‘omurilik soğanı’ yerine ‘omurilik
sarımsağı’ diyen doktor ve daha niceleri !...
Bunlar, belki de yüksek puanlarla girmişlerdi, işte
yetişenler.Ya bir matematik sorusu yapıp yarın
matematik öğretmeni olacakların ülkesinin, hâl-i
pür perişanlığını düşünebiliyor musunuz?.. Vah,
vah, vaaah da vah!..
Beyin göçü hadisesinde, gidenlerin büyük bir
kısmının, gerçekten de daha iyi bir eğitim almak
isteyenlerden oluştuğunu görmek gerçekten de bu
ülke için çok hazin bir tablodur. Bu uygulamayı
getirenler, neden acaba bunu görmezler?.. Hep
“Batı Batı” diyoruz da Finlandiya, G.Kore, Almanya,
Fransa, İngiltere, Japonya, ABD, vb. gelişmiş
ülkelerde, bu işin nasıl yapıldığına bakıp
neden onları örnek almıyoruz ?..
Acaba Sayın Aziz Sancar, burada olsa idi,
Nobel Ödülü’nü alabilir miydi?.. Bazı ulusal gazetelerde,
geçen yazımızda,“ Bugün, akademik
tez yazımı borsaya düştü” diye,iddia edildiğini
dile getirmiştik. Ne acıdır ki akademik kariyer kazanmak
isteyenler, akademik tez borsasına gidip 4
bin, 15 bin, 30 bin TL, ücret karşılığında bitirme,
yüksek lisans ve doktora tezlerini hazırlatıyorlar,
yani intihal, yani bilimde olmaması gereken hırsızlığı
yapıyorlar. Bu tezler de ilgili jürilerde alkışlarla
kabul ediliyorlar. Hatta bu tezlerin öğretim görevlileri
tarafından yazıldığı ve garanti verildiği iddia
ediliyordu.
Hatta, Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölüm
Başkanı Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, para karşılığında
tez yazmak ve yazdırmanın suç olduğunu
söyledi ve bu konu ulusal bazı medya tarafından
da duyuruldu. Akademik tez borsasının Türkiye’de
bilimsel gelişimin önünde ciddi bir engel
olarak karşılarına çıktığını söyleyen Ebulfez Süleymanlı,
“Hiçbir şekilde kabul edilebilir bir
durum değil. Son zamanlarda bu vakaların
sayısı artmış durumda ve bunun önüne geçebilmek
için bir takım önlemlerin alınması
şart. Para karşılığında tez yazdırmanın etik
bir davranış olmadığının dile getiren Süleymanlı,
tez savunması ya da sözlü sınav esnasında
öğrencinin başka yerden destek aldığının
ortaya çıktığını söyledi. Süleymanlı,
“Bütün öğrencilerimizi bundan uzak durmaları gerektiğini
ve etik olmadığı konusunda uyarıyoruz.
Son dönemlerde tez savunmaları online olduğu
için tespit etmek kolay olmuyor. Bu etik değil bilimin
önünde ciddi bir engel” dedi. Herhalde bu
durumda, fazla söylenecek bir şey yok.
Eğer bugün bunlar yapılıyorsa bir soru yapıp
üniversiteye girenlerin kim bilir bu konuda yarın
neler yapmayacağını kim garanti edebilir ki?.. Bu
durum bugün kontrol edilemiyorsa yarın milyonlar
nasıl kontrol edilebilecek ?.. Bu durumun, bu
ülkenin geleceğini, nasıl büyük bir tehlikeye atmayacağını
kimler garanti edebilir ki ?..
Yarın özellikle vakıf üniversitelerinde, başarılı,
çalışkan öğrencilerle, buraya giren kapasitesiz
olanlar aynı sınıfta nasıl okuyacaklar? Öğretim
üyesi seviyeyi neye göre ve nasıl ayarlayacak ?..
Öğretim üyesi alt seviyeye göre eğitimi ayarlarsa
öyle olacak sonuçta da niteliksiz bir eğitimin sonucunda
milyonlarca diplomalı !.. Nitelikli ve başarılı
öğrenciler cezalandırılacak.
Ülkeyi niteliksiz, elinden hiçbir iş gelmeyen,
milyonlarca insan dolduracak. Devlette vali,doktor,
kaymakam, bürokrat, elçi için diploma ayrımı
olmadığı için, bunlarda torpil,rüşvet konuşacak
büyük bir nitelik düşüşü olacak. Belki üniversiteler
büyük ölçüde yerelleşecek. Bu da belki o yörenin
başarılı öğrencilerini buna mecbur edecek. Belki
de o başarılı öğrenciler, ülkenin iyi üniversitelerinde
okuma şanslarını kaybedebilecekler. Sonuç.
Büyük bir facia.
Bunu yapanlar ne yaptıklarının acaba farkındalar
mı?.. Sanmıyorum. Bu sistemin baştan sona
yanlış olduğunu görmüyorlar mı?.. Bu durumda
orta öğretim başarı puanı artırılmalıdır.
Bugüne kadar bu yapılabildi mi?.. Hayır. O
zaman bu yeni sistemden başarı beklemek hayaldir.
Soruyoruz. Bu güzel ülkemize yazık değil mi?..
Neden böyle bir resim oluşturulup bu durum, bu
ülkeye reva görüldü ?.. Bu güzel ülkemizin geleceği
için, baraj uygulama sistemi yeniden getirilmelidir.
Bilim ve teknolojide bağımlı ülkelerin,
demokratik ve özgür yaşama şansı yoktur.
Güzel söz: Sütçü beygirlerinin, araba atlarının
tayları, yarışlarda önde koşamazlar.
Selam ve saygılarımla…