Porselen bardak

Makamların geçici hizmetlerin kalıcı
olduğunu hep söyleriz ancak
çevremizde bazı insanlar var ki
sahip olduklarını kendinin zannedip
yaşam tarzından tutun davranış
biçimine varana kadar değiştirir. Bu
özellikle siyasilerde bir tık daha
üstte seyreder. Sonra o havai
zamanları biter ellerindeki
makamları gider avama karışmak
zorunda kalırlar. Bu konuyla alakalı
simon sineklerin çok orijinal bir
hikayesi var. Liderler en son yer adlı
eserinde denk gelince konunun
anlaşılması açısından paylaşılması
gerektiğine karar verdim. Ara ara
köşemde beydebadan örnekler
paylaşırım. Yada hayatı yöneten
hikayeler bizim için kıymetlidir elbette.
Şimdi hikayeyi orijinalinden
dinleyeyim bakalım makamlar
hakkinda ne diyor.
Eski bir bakandan bir konferansta
konuşma yapması istenmişti.
Elinde kağıt kahve bardağı ile
kürsüye çıktı ve konuşmasına
başladı.
Ama kafasının başka yerde olduğu
sanki anlaşılıyordu.
Daha bir iki cümle söylemiş iken
durdu, kahve bardağından bir
yudum aldı ve sonra bir süre
bardağı kaldırıp baktı.
Derin bir nefes aldı ve;
Biliyor musunuz ne düşünüyorum?
diye sordu.
Bu konferansta geçen yıl da, hem
de aynı kürsüde konuşmuştum.
Tek bir fark vardı; o zaman hala
Bakanlık görevim sürüyordu.
Buraya gelirken bana business
class bileti alınmıştı, hava alanında
beni bir limuzin ve eskort araba
bekliyordu.
Beni önce bir otele götürmüşlerdi.
Otel müdürü beni otelin kapısında
karşılamış ve kral dairesine
çıkarmıştı.
Ertesi sabah lobide benim odadan
inişimi bekleyen bir heyet vardı.
Beni yine aynı limuzinle bu salona
getirmişlerdi.
Özel bir kapıdan içeri almışlardı.
Çok şık bir bekleme odasında
konferansı beklerken porselen bir
kapta kahve ikram etmişlerdi.
Sonra da beni salona aldılar ve en
ön sırada ayrılan yerime geçmiştim.
Eski bakan derin bir nefes aldı,
seyircilere gülerek bir süre baktı ve
devam etti:
Fakat bu yıl karşınızda bir bakan
olarak bulunmuyorum."
Bir an durdu ve sonra:
Dün buraya kendi ödediğim uçak
bileti ile uçtum.
Beni hava alanında kimse
karşılamadı.
Otele taksi ile geldim.
Kendi odama kendim çıktım.
Bu sabah buraya otelden yine taksi
ile geldim.
Kapıdan girerken güvenlikten geçtim,
hüviyetimi alıp listede
olduğuma emin olmadan salona
almadılar bile. Sonra da
bulabildiğim yerde oturdum. Canım
kahve istedi ve görevliye sordum;
bana dışarıda kahve makinesi
olduğunu söyledi.
Ben de çıktım ve şu gördüğünüz
kağıt bardağa kahveyi kendim
doldurdum.
Seyirci gülmeye başlamıştı.
Sanıyorum geçen yıl porselen bardak
bana sunulmamıştı. Makamıma
sunulmuştu.
Benim asıl bardağım işte bu karton
bardak..
Konuşmanın bu noktasında gülüp
alkışlayan seyircilere kahve
bardağını kaldırıp gösterdi.
Alkışlar bitince de şunları söyledi;
Size verebileceğim en iyi ders bu
işte.
Bütün o övgüler, hizmetler, avantajlar
rütbeniz, rolünüz, makamınız
içindir.
Size ait değildir.
Ve bir gün makamınızı görevinizi
bitirdiğinizde porselen bardağınızı
halefinize verirler.
Çünkü aslında hep layık olduğunuz
kağıt bardaktır...