Yaşlı, koca, ihtiyar; adamakıllı, iyice. Bir tarikat ya da sanatın ilk kurucusu. Herhangi bir konuda, bir meslekte deneyim kazanmış, eskimiş kimse. Lugatını falan bilmem, bende bu manada bir şey anlarım pir için. Daha fazla ihtiyar, alim, yada bilge kişi olarak kabul görse de, bir işin ustası anlamına kullanıla bilir. Mesele pir’in açıklaması değil elbette. Geçen gün tufan konusu tartışılırken, bir arkadaşım Hz. Nuh’un marangozların piri olduğunu söyledi. Buna bencer birkaç bilgi daha var dağarcığımda. Ancak konuya faklı noktadan bakmak istiyorum. Günümüz inanç sistemlerinde peygamber kavramı biraz farklı anlatılıyor gibime geldi. Peygamber davetle görevliyken, başka işle meşgul olmayan, bulunduğu toplumdan geçinen, kendine ugun gördüğü kişilerle evlenme serbestisine sahip kişiler olarak lanse ediliyor. Oysa peygamberin de nihayetinde bir insan olduğu, geçim temini için bir işle meşgul oduğu ve ticaretini o meslekten kazandığını söylemezler. Mesela Hz Nuh’un marangozların piri, Hz. Davudun demirci olduğunu, süleymanın bakırcı, lokmanın hekim, ynusun balıkçı olduğunu kimse bilmez belkide. Pirlik noktasında bu ünvanı hak ederlermi sorusuna şöyle cevap vermek uygun olsa gerek. Allah her peygambere özel bir vasıf vermiş ve onu vasfıyla ilgili bilgiyle donatmıştır. Hz Ademin yaratılış gerçeğini faklı anlatsalar da, bize bildirilen “eşya” bilgisiyle donatıldığıdır. Yani bu gün Hz. Adem kalksa “aa bu ne” demez. Bu kamyon , bu şaft, bu cam balkon diyecek bir bilgi donanımına sahiptir. Demiri işleme yeteneği Hz. Davuda verilirken, insanlığın demir elementinden bihaber olduğunu söylemek istiyorum. Meslek erbabı peygamberlerin gelişiyle insanlığa çığır açan yeni keşiflerde beraberinde gelmiştir. Nicola teslanın beyni Zulkarneynden daha fazla çalışmaz. Yada edisun elektiriği icad ederken akkar telin var olduğunu görmekteyiz. Oysa daha yeni anlam yklenmeye çalışılan göbekli tepenin yapısına bakarsanız, bir tapınma ve tanrı kavramlarını görürsünüz. Demekki ilahi güç, insanlığın var olduğu günden çok ötede durmaktadır. Pirlerin bize öğrettikleri ise, mevlann bizim bilmemizi istediği kadardır. Mevlana ne güzel der bu konuda: “kul düşünür Alla buldurur” diye.