ÖNÜMÜZDEKİ TEHLİKE

Zor zamanlar geçiriyoruz maalesef.
Hem ekonomik hem beka açısından
köşeye sıkışmış durumdayız. Tabi bu
uzun vade planları yapan ülkemizin
geleceği ile ilgili sinsi planlar yapanların işine
gelmekte. İçerden çok kötü görünmese de
batma riski bile insanı ürkütüyor.
Suriye, Irak, Afganistan örnekleri önümüzde
dururken biz hala tamtam çalıyoruz.
Yükümüz ağır yolumuz uzun. Bizi bu hale sokakların
planı inşallah tutmaz ve biz bu kaosu
atlatırız inşallah. Temennimiz
bu. Ancak
“Z Kuşağı” dedikleri
zordan ve dardan
anlamayan hissiz
ve kaygısız bir nesil
yetiştirmeye çalışıyorlar
ki bunlar açlık
sefalet yokluk görmemiş
çocuklar. Bu
kuşağın heba edileceği
bir kaos bizi ve
istikbalimizi perişan
eder.
Elini uzattığında
varlık tutan, aç ve
açık kalmamış, eğlence ve gayesiz gezmeyi
amaç edinmiş bu çocuklar maalesef bizim çocuklarımız.
Yarın bir zor durumda ne yapacağını, nasıl
davranacağını bilemeden, bir davası ve gayesi
olmadan yaşamaya devam ediyorlar ki bu
çok tehlikeli. Herkesin devlet memuru olacağı
garantisiyle bakılan istikbal meselemizde tornacı,
motorcu, marangoz ya da elektrikçi yetişmemesi
bile bizi büyük girdaplara sokacak.
Bir mesleği olmadan aile reisi ya da evinin
hanımlığını dahi angarya gören bir nesil
bizi istemediğimiz buhranlara sürükler. Bu
çocuklar bizim. Zoru ve başarıyı, batmayı ve
yüzmeyi öğrenmeden hayata atılmalarına biz
göz yumuyoruz maalesef. Bunu kendimize ve
istikbalimize yapmayalım derim.
Bu meseleyi ebeveynler olarak lütfen bir
gözden geçirelim. Bu bir istikbal meselesidir.
Bakın bir hikaye anlatırlar. Derler ki;
“Padişahın biri gemiyle yolculuğa çıkar.
Yanında ilk defa gemiye binen bir hizmetçisi
de vardır. Hizmetçi hiç deniz görmemiş, geminin
mihnetini tatmamıştır. Ağlamaya, inlemeye
başlar. Tir tir titrer… Avutmak için çok uğraşırlar,
ama bir türlü sakinleşmez. Padişahın keyfi
kaçar.
Gemide bulunanlar aciz bir vaziyetteyken
yaşlı bir adam padişahın huzuruna çıkıp; ‘Müsaade
buyurursanız ben onu sustururum’, der.
Padişah izin verir.
Yaşlı adamın emriyle hizmetçiyi denize
atarlar. Hizmetçi birkaç kere suya batar çıkar.
Sonra onu yakalayarak gemiye çekerler.
Hizmetçi kendisini tutanlara iki eliyle sıkıca
sarılıp gemiye çıkar ve bir köşede uslu uslu
oturmaya başlar. Padişah yaşlı adamın yaptığına
hayret ederek;
‘Bu işteki hikmet nedir?’ diye sorar.
Yaşlı adam;
‘Hizmetçiniz daha önce suya batmanın,
boğulma tehlikesi geçirmenin acısını tatmamıştı.
Gemideki selametin kıymetini bilmiyordu.
İşte huzur ve saadet de böyledir… Bir
felaket görmeyen kimse huzurun kıymetini bilemez’,
cevabını verir.
Kalın sağlıcakla.