Haber kaynaklarını izliyorsunuz, radyo dinliyorsunuz, sosyal medyaya bakıyorsunuz, adete afetlere sevmiyoruz...
Sokak ortasında birbirini boğazlıyan, kavga eden, kardeşini kapıya atan, babasını planlayıp kesen, çocuklarına sahip olmayan,
komşusunu darbeden binlerce olaya şahit oluyorsunuz.
Gücü yeten yetene gibi bir dünya oldu artık.
Trafikte yol ortasında bile yanındaki şeritte
normal seyrinde giden insanlara dahi taciz yapılıyor.
Garip gureba kandırılıyor, paralar ellerinden alınıyor, dövülüyor,
kastediliyor. Komşu komşusuna adeta cehennemi yaşatıyor.
Olaylardan ötürü dinmiyor. Toplum şükünet çağrılarına kulak tıkamış durumda. Kapkaç, hırsızlık, gasp, ayyuka
çıkmış durumda. Rahmet, hayır dediğimiz
Ramazan’da dahil merhametin esamesi okunmuyor. Acaba sinir
uçlarımıza dokunan sabrımızı törpüleyen açlık
ve yokluk hissi mi yoksa bir imani mesele mi?
Sosyologların bunu derhal incelemesi, rapor
tutması ve idari birimlere ulaştırmasıması gerekiyor.
Bu öfke ile bu kin ve nefretle adeta düşmana
ihtiyacımız yok gibi duruyor. Neyi nerede yanlış
yaptık diye düşünmeden edemiyor insan. Garip
bir durum devam ederken insanın aile efradından,
çevresinden tedirgin olması işten bile değil.
Neyi, nerede, ne zaman yapacağı konusunda
tedirgin oluyor durumda huzurumuz kaçmış,
huzursuzluk hakim olmuş, toplum adete namlunun
ucunda duruyor nereden bir kör kurşun
nereden bir kaza nereden bir bela geleceğini
tahmin edemiyoruz toplumu teşkil edilecek şükür
edilecek işleri nedir kime düşer bilinmez ama
bunun bir an önce çözülmesi elzemdir.