Hayatı, zorlukları, muhasebeyi, müdahaleyi okuduğumuz yer okul. Okumayı öğrenmekle başladığımız öğrenme süreci epey devam edecek. Aslında mektep dört duvarı olan yer değil diyor ya. Öğrenme okulla beraber hayatta edindiğimiz tecrübelerin birikintisi aslında. Tahsil hayatı dediğimiz, hayatımızın belli kısmını içeren, öğrenme metotları ve bir takvime bağlı olan süreç değil, bilakis her daim devam eden bir serüvenidir. İnsanın muhtahsil olabilmesi için bir diplomaya ihtiyacı olmasa gerek. Öğrendikleriyle yetinmeside söz konusu değildir. Dün açılan okullara heyecanla doluşan genç dimağların, hayatlarının belli kısmını ipotek eden düzeni, yeniden düzenleme ihtiyacı olsa da, mevcut düzenin yeterliliğide tartışılır. Her ne kadar okul denince akla bir bina ve öğreticiler gelse de, okulun daha geniş anlamlar içerdiğini anlamak lazımdır. Ebeveynler olarak kendimize görev addettiğimiz ‘çocuğunu okutma’ ezberini bozarak işi öğreti yoluna sokmak lazım. Kendi eğitimsiz olmasına rağmen çocuğunun okuması her kesin en büyük muradı olsa gerek. Fakat okutma ve adam etme gayretinin bekraundunda insan olma hevesi yatar. Dinimizin ilk emri olan ‘oku’ meselesini daha geniş yelpazede tutarak, cebir yâda hendese ilimleriyle mahdut tutmamak gerek. Önce insani vasıflar için okumalı, sonrada diploma için tahsil görmelidir gençlerimiz. Her ne evrak olursa olsun, okuyacağından anlayacağı kadarıdır, alacağı. Biz çocuklarımıza okumayı telkin ederken, önce iyi insan olmayı tembih etmekten uzak durmayalım. Belki bu bizi de adam eder. Kim bilir.