O Gün Herkes Birbirinden Kaçacak

Kur’ân-ı Kerim, ‘kalbi diri ‘ olanları ‘hayy’ olanları uyarmak üzere Peygamberimiz (A.S) gönderilmiştir,( Yasin-70). Yani bu ayette Kur’ân-ı Kerim, mezarlıkta okunmak için gönderilmiş bir kitap değildir. Gezen o diri olan ölüleri uyarmak için gönderilmiş bir kitaptır. Kur’ân-ı Kerim inananlar için şifa ve rahmettir. İnanmayanlar için hüsrandır, ziyandır, (İsra- 82). Abese Suresi’nin 33. ve 42. ayetlerinde, ahirette herkes, o gazabı görünce birbirinden kaçacak buyrulmaktadır. Öyle ise, Kur’ân’ı bu günü anlamak bu güne hazırlık yapmak için okuyup anlayıp amel edip hayatımıza uygulamalıyız. Böyle dehşetli bir gün vardır ve gelecektir.

Yüce Rabb’imiz , Allah (C.C.) Hazretleri “ ‘İkinci Sûr’un’ kulakları patlatan gürültüsü geldiğinde, kişi kardeşinden kaçacak annesinden ve babasından, eşinden ve oğullarından (kaçacak) (Abese-33-34-35-36) ” buyurmaktadır.

“ İzin günü kalpler (dehşetten) şiddetle çarpacaktır. Onların bakışları, korkudan zillet içindedir. Derler ki ‘ Gerçekten biz mutlaka (mezardaki cesetlerimiz dirilecek) ilk halimize geri döndürülen kimseler mi olacağız ? ’, dediler ki ‘o zaman bu (dönüş, diriliş ) , hüsranlı bir dönüştür.( Naziat- 8-9-10-12) “.

Peki nasıl olur da ahirette kişi, çocuğundan, eşinden veya sevdiklerinden kaçar ?

“ O gün nice yüzler vardır ki pırıl pırıldır. O gün nice yüzler de vardır ki üzerinde toz vardır. Onları karanlık kaplayıverir,( Abese-38-40-41).” Bu ışık saçan ve kapkara yüzler ne demektir?

“O gün her kişinin işi başından aşkındır. (Abese -37)” buyrulmaktadır.Bu mübarek ayetler, kıyamet ve ahiretten bir kesitin son derece canlı bir tasvirini vermektedir. Dünya hayatının geçici zevk ve kederlerini aşıp varlığının değeri, anlamı, akibeti ve amacı üzerine düşünebilme seviyesine ulaşmış her insanı sarsıcı gerçeklerle yüz yüze getirmektedir.

Kıyamet gününde, evrende meydana gelecek olan olaylar, korkunç sesler çıkaracaktır. Buna, bu suresnin 33. ayetinde “sâhha”adı verilmiştir.Kıyamet herkesi dehşete düşürecektir. O korkunç ortamda insanların birbirlerini düşünmeleri mümkün değildir. O gün herkes kendi başının çaresine bakacaktır. Akrabalıktan doğan haklarını isteyecekleri endişesiyle insanlar birbirinden kaçarlar. Kişi, akrabaları onun içinde bulunduğu durumu görmesinler diye onlardan kaçar.

Kaçanların bir başka nedeni de onların, ona bir fayda verememesi veya üzerindeki sıkıntıyı giderememeleridir. Yüce Rabb’imiz, bu konuda şöyle buyurmaktadır. ” O günde hiçbir mevlâ

(dost,akraba)’nın mevlâsına,bir faydası olmaz. (Duhan-41).” Kişi, onların acizliklerini, çaresizliklerini, açıkça görecek ve onları bırakıp bütün bu sıkıntılarını açıp sıkıntılarını giderecek kimseye doğru koşacaktır. İşte o gün geldiğinde, aralarında akrabalık bağı bulunanların birbirinden kaçışının sebebi bu şekilde izah edilebilir.

İşte gözleri korku bürüyeceği o günde, inkarcı ve isyancıların korku, kaygı ve perişanlıkları devam ederken müminlerin durumu aydınlanınca kalplerindeki kaygı ve korkunun yerini ferahlık ve büyük bir sevinç alacak ve bu sevinç yüzlerine yansıyacaktır. İşte “pırıl pırıl” dediği yüzler budur. Bugün, o günde böyle olmamız için çalışıp çaba sarf etmeliyiz.

Ana evladından kaçar mı? Kaçacak. Bu da o günün nasıl korkunç bir gün olduğunu göstermektedir. Orada artık fedakârlık, şefkat yoktur. Herkes kendi ameliyle baş başadır. Halbuki dünya hem ahirete hazırlanma dönemidir hem de nesli devam ettirme, sosyal hayatı dengede ve düzende tutma, insanlar arasında faydalı anlaşma ve kaynaşma yeridir.

Ananın kendisini çocuğuna feda etmesi veya kendini ona feda edecek derecede sevmesi, evli eşlerin birbirine sıcak ilgi duyup bağlanması ; torunlarına, öz çocuklarından fazla sevgi göstermesinden, nesli devam ettirme kanunuyla izah edilebilir. Bir takım istisnalar dışında, bir ilgi sürüp gider.

Oysa ki yüce Rabb’imiz, yeryüzüne indirdiği yüz rahmetinden bir rahmetinin tezahürü olarak insanın fıtrat mayasına, onun mikro modelini taşıyan genlerine evlattan, dosttan, eşten, hısım ve akrabalardan dolayı şefkat, merhamet, sıcak ilgi, sevgi ve saygının iksirini yerleştirmiştir.

Ahirette ise yeni bir düzen kurulur. Orada üreme söz konusu olmayacağı için, nesli devam ettirme kanunu iptal edilir. Bu şekilde yakınlara olan gönülden, içten ilgi kopar, yalnızca Allah için sevme ve ilgi duyma başlar. Dünya hayatında, Allah için ve Allah’ın hoşnutluğunu dileyerek arkadaşlık ve dostluk kuranlar, ahirette de arkadaş ve dost olarak kalırlar.

İşte ey Müslümanlar !.. Bu ahiret hayatını iyi düşünelim. Hazırlığımızı buna göre yapalım. Burada ne ekersek onu biçeceğimizi hiç unutmayalım. Burada ölçülü davranalım. Ahirette boynuzsuz koçun dahi, boynuzlu koçtan hakkını alacağını aklımızdan çıkarmayalım. Hele hele kul hakkına çok dikkat edilmelidir. Kul hakkı çok büyük bir günahtır. Devletin malını yemek çalıp çırpmak çok büyük bir günahtır. Buna çok riayet etmek lazımdır.

Bu dünyada kimsenin günahını üstlenmeyelim. Kimsenin gıybetini yapmayalım. Özellikle dinimizde çok büyük bir günah olan, kimseye iftira atmayalım. Birilerini hiç yoktan suçlu göstermek için, o kişi veya kişiler hakkında yalan söylemeyelim. Yalan, dinimizde büyük günahlardandır. Ayet ve hadislerde yalan söylemek şiddetle yasaklanmıştır.

Yüce Rabb’imiz, Allah (C.C.) Hazretleri “ Ey iman edenler !.. Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin (Ahzab- 70) ”. Yine yüce Rabb’imiz “ Yalan sözden kaçının (Hac-60 ) ” buyurarak insanların kesinlikle yalan söylememelerini emretmiştir. Devam edecek.

Özlü Söz : “ Yalana cesaret etmek, en büyük korkaklıktır. “

“Bir de sakın zulmedenlere meyletmeyin, sempati duymayın. Yoksa ateş size de dokunur. (Hud -113) “

Selam ve saygılarımla…