NUH SURESİ NÜZULÜ VE KONULARI

Gerek Mushaf’taki sıralamaya gerekse
nüzul sırasına göre yetmiş birinci suredir.
Nahl sûresinden sonra, İbrahim sûresinden
önce Mekke’de inmiştir.
Surede Hz. Nûh’un peygamber olarak
gönderilişi ve inkârcılara karşı verdiği mücadele
anlatıldığı için ona bu ad verilmiştir.
Buhârî’de “Sûretü innâ erselnâ” adıyla
geçmektedir (“Tefsîr”, 71).
Nuh suresi yirmi sekiz ayettir.
Surenin konuları
Nuh suresinin ana konusu; Hz. Nuh (as)'ın
peygamber olarak gönderilişi ve inkârcılara
karşı verdiği mücadeledir. Elbette ki bu mücadelenin
farklı boyutları mevcuttur. Bunlar
da sure içerisinde işlenmektedir.
Nuh suresini birlikte tefekkür edelim inşallah.
Sure Nuh (as)ın peygamber olarak gönderilmesi
ile başlamaktadır.
Şüphesiz biz Nûh’u, kavmine, “Kendilerine
elem dolu bir azap gelmeden önce kavmini
uyar” diye peygamber olarak
gönderdik.
Nûh, şöyle dedi:
“Ey kavmim! Şüphesiz, ben sizin
için apaçık bir uyarıcıyım.”
“Allah’a ibadet edin. O’na karşı
gelmekten sakının ve bana itaat
edin ki sizin günahlarınızı
bağışlasın ve sizi belli bir vakte
kadar ertelesin. Şüphesiz,
Allah’ın belirlediği vakit gelince
ertelenmez. Keşke bilseydiniz.”
Nuh/1-4
Nûh (as); Kur’an’da adı çokça
geçen ve dini tebliğ konusunda
kavmiyle mücadelesine yer verilen
peygamberlerin ilkidir.
Kur’an’da Nûh (as)dan önceki bazı peygamberler
de anılmakla birlikte onların
inkârcılarla mücadelesi hakkında detaylı
bilgi verilmemiştir.
Nûh (as)ın soyu, hayatı, peygamberliği,
inkârcı toplumuna karşı sergilediği mücadele
ve Nûh tûfanı hakkında Hûd sûresinin tefsirinde
genişçe bilgi verilmiştir (bk. 11/25-49;
ayrıca krş. A‘râf 7/59-64).
İlk ayette Nûh (as)’ın peygamber olarak
gönderildiği ifade edildikten sonra gerçeği
inkâr edenlerin bu dünyada başlarına
gelmesi mukadder olan felâketlere işaret
edilmiştir. Müfessirler bu felâketin Nûh tûfanı
olduğu kanaatindedirler.
4. ayette Nûh (as’ın, bir taraftan “... size belirli
bir vadeye kadar süre tanısın” derken,
diğer taraftan Allah’ın belirlediği vade
geldiğinde artık ecelin ertelenmeyeceğini
söylemesi müfessirlerce iki şekilde
açıklanmıştır:
a) Allah, topluluk olarak iman etmeleri
şartıyla insanlar için bir ecel tayin etmiştir.
Ancak inkârda ısrar ettikleri takdirde belirlenen
ecel gelmeden yine topluluk olarak
cezalandırılıp helâk edilmeleri de ilâhî
takdirin gereğidir. İman etmeleri halinde ise
belirlenen o vakte kadar toplumsal
varlıklarını devam ettirirler.
b) Maksat, ömrün zamansal anlamda uzayıp
uzamaması değil, bereketli, hayırlı ve verimli
geçip geçmemesidir. Şu halde burada Allah
tarafından belirlenen ecelin değişebileceği
bildirilmemiş; fakat insanların değişmeyecek
ecelleri gelinceye kadar iman ederlerse
mutlu ve huzurlu
olarak yaşayıp ölecekleri, ama iman etmezlerse
mutsuz ve huzursuz yaşayacakları,
nihayet hayatlarının da felâketlerle son
bulacağı anlatılmak istenmiştir (Zemahşerî,
IV, 161; Şevkânî, V, 342).
Devamla gelen ayetlerde Nuh (as)ın iman
davetine karşılık kavminin neler yaptığını
Yüce Allah’a bildirmektedir. Elbette ki Allah
(cc) her şeyi görür ve bilir. Bu hal bir durum
arzıdır.
“Nûh, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Gerçekten
ben kavmimi gece gündüz (imana) davet
ettim.” Fakat benim davetim ancak onların
kaçışını artırdı.”
“Kuşkusuz sen onları bağışlayasın diye
kendilerini her davet edişimde parmaklarını
kulaklarına tıkadılar, elbiselerine
büründüler, inanmamakta
direndiler ve büyük bir kibir
gösterdiler.” Nuh/5-7
Bir peygamberin görevi davetini
eksiksiz yapmaktır; davetin etkisi,
sonuç getirip getirmemesi
ise insanların kabule yönelmesine
ve Allah’ın hidayet etmesine
bağlıdır.
Burada da Hz. Nûh’un gece
gündüz demeden bütün
gücüyle halkının kurtuluşu için
çalıştığı, böylece
sorumluluğunu yerine getirdiği
bildirilmektedir.
Nûh (as)’ın insanları kurtuluşa çağırması
karşısında günahkârların parmaklarını
kulaklarına tıkamaları ve elbiselerini
başlarına bürümeleri, peygamberin tebliğ
ettiği dini reddettiklerini ifade eden mecazi
bir anlatım olarak görülmektedir.
Ancak peygamberin konuştuklarını
işitmemek için gerçekten parmaklarını
kulaklarına tıkamış, onu görmemek ve duymamak
için elbiselerini başlarına bürümüş
de olabilirler.
Nuh (as)ın tebliğ şeklide şöyle bildirilmiştir.
“Sonra ben onları açık açık davet ettim.
Sonra, onlarla hem açıktan açığa, hem de
gizli gizli konuştum.” Nuh/8-9
Bu tebliğ metodu zamana, zemine ve
muhatapların durumuna göre değişiklik
göstermektedir.
Bu belirtilen tebliğ şekilleri günümüze kadar
gelmiş olup, aynı şekilde devam edecektir
inşallah.
“Dedim ki: ‘Rabbinizden bağışlama dileyin;
çünkü O, çok bağışlayıcıdır.” Nuh/10
Mukâtil şöyle der: "Nûh (as)'ın kavmi, onu
uzun süre yalanlayınca, Allah Teâlâ, kırk yıl
süresince yağmurlarını kesti ve hanımlarını
zürriyetsiz bıraktı. Bunun üzerine onlar, bu
konuda Hz. Nûh (as)'a müracaat ettiler de o
da, "Şirkinizden ötürü Rabbinizden af dilemenizi
isteyin ki, size nimetlerinin kapılarını
açsın" demiştir."
Selam ve dua ile.