NEREDEN ÇIKTI BUNLAR?

Beş bin yıllık dünya tarihine savaşçı ruhuyla
damga vuran Türk milleti, tanzimatla
birlikte başladığı kan kaybını
durdurmakta güçlük çekiyor. Tanzimata
kadar dünyaya hükmeden ve bunu “il gider
töre kalır” düsturuyla kanunlaştıran milletimiz,
taklitçiliğe başladığından beri sefilleri oynuyor.
Tanzimattan beri dışarıya özeniyoruz ve her
hareketimizi onlara bakarak şekillendiriyoruz.
Karganın kendi yürüyüşünü
beğenmeyerek
serçeyi taklit etmeye
çalışması, beceremeyince
kendi yürüyüşüne
dönmeye çalışması
ve neticesinde onu da
beceremeyerek karga
burga bir yürüyüşle
ortada kalmasına benziyor
halimiz.
Batıyı taklit edeyim
derken kendimizi de
kaybettik. Bu hayatın
her alanın da böyle...
Batının sanayisini, teknolojisini, fennini, çalışma
ahlakını, sistemleşmesini, lokalleşmesini
örneklemeye zerre kadar çaba göstermezken savurganlığını,
israfını, yozlaşmasını, çıplaklığını,
alçaklığını birebir kopyaladık. Neticede koca bir
imparatorluğu yok ettik.
Uyandık mı?
Kesinlikle hayır! Ne cumhuriyetin ilk yıllarında,
ne orta yıllarında ne de şimdi zerre kadar
akıllanmış gözükmüyoruz. Batı kertenkelenin
deliğine girse ardından girmeye azmetmiş gibiyiz.
Sokaklarımız Fransız banliyölerinden fırlamış
garip tiplerle dolup taşıyor.
Acayip saç tipleri, tepeden tırnağa dövmeler,
hippi tarzı hareketler, Amerikan tarzı yavşamalar...
Nereden çıktı bu tipler? Hepsi internetin
eseri olamaz!
Gelecek nesil nereye gidiyor?
Daha doğrusu ülkenin geleceği nereye gidiyor?
Bu hippiler yarın devlet yönetecek. Ağzı
açık ayran delisi gibi hayranlıkla izledikleri batıya
bu toprakları bağışlamak için yarışacaklarını
görür gibiyim.
Kendi dinine, kendi kültürüne yabancı, kafasını
kuma sokmuş deve kuşu gibi doğru durduğunu
sanan acayipler ordusunu durdurmazsak
yarınlarda bu cennet vatanı avuçlarımızdan
kayarken göreceğiz. Mehmet Akif’in diliyle,
“Uyanın, yoksa nedamet kopacak!”...