Çok yıllar baskı ve zulüm altında geçmiş. Dinini örfünü ve geleneğini yaşayamamış bu millet. Hemde kendi içinden çıkıp, sivrilen kazıklar sayesinde. Kendini bu ülkenin sahibi, halkıda onlara hizmetkar doğmuş bir anlayışla yüz yıla yakın bir zaman diliminde öfkeyle kırbaçlamışlar. Daha bir kaç gün önce, bir çoban tarafından dağdaki mağaralarda bulunan kuranı kerim parçalarının şahitlik ettiği bu zulme dün yine şahit olduk. Başörtülü çocuklara durduk yere saldıran kuduz köpek gibi salya sümük yırtınanlar bu öfkenin hala geçmediğini gösteriyor. Bu gün bar vermeyen yahudi tohumları gibi akıllara ekilen bu kinin ne kadar devam edeceği konusunda henüz bir fikrimiz yok. İyilik olsun, insanlar hür ve güzel yaşasın, herkes istediğince giyinip gezebilsin diye verdiğimiz uğraşın yorgunluğu hala üzerimizde olmasına rağmen, bu öfke nöbetleri neden devam ediyor. Başörtüsüne furuat terimi uydurup, insanların kafasını karıştıran sözde alimlerin katkılarıyla büyüyen bu tohum, korkarım yarın aynı bedbahtlığı yaşatır bize. Biz iyi ve güzel olsun adına eğdiğimiz başımızla gezerken, eğik başımızı kendilerine Ram oldu zannedenlerin şımarıklığı bardağı taşımak üzere. Gayların, transeksüellerin kulüplerine varana kadar ses etmediğimiz bu cennet vatanın her dilimine ekilmeye çalışılan bu tohumlara asla müsamaha etmeyeceğiz. Bu öfke ve nefret devam ettikçe gerilen sinirlerimizi törpükemelerine bizimde verecek cevabımız olacak. Toplumu kine ve nefrete sürükleyen bu tarz denemelerin son bulmasını ümit ederken, süküna davetimiz devam edecek. Kısa bir süre daha sabrımızı kuşanıp bu fırtınanın geçip geçmeyeceğini bekleyeceğiz. Temennimiz bu tahriklerin son bulmasıdır.