NEDİM

17. yüzyıl sonu ile 18. yüzyılın ilk çeyreğinde yaşamıştır. Asıl adı “Ahmed” olan Nedîm, İstanbul’da muhtemelen 1681 yılında doğmuştur. Babası Mehmed Efendi, Sultan İbrahim’in iktidarı esnasında kazaskerlik görevinde bulunmuştur. Küçük yaşlarda medrese eğitimi alan Nedîm; burada Arapça ve Farsça öğrenmiştir. Daha sonra fıkıh eğitimi de almıştır. Bir şair olarak tanınma gayreti içinde olan Nedîm, Osmanlı Sadrazamı Ali Paşa’ya birkaç kaside yazmıştır. Ama Topkapı Sarayı’na girişini sağlayan Ali Paşa’nın halefi olan Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’ya yazdığı kasideler olmuştur. Lale Devri’nin sadrazamı olan Damat İbrahim’in himayesi altında daha sonra kendisini meşhur yapacak olan eserlerini ve yaşam tarzını ortaya koymuştur. Şair gerek yaşamı, gerekse şiiri ile estetik, sanat ve eğlence eğilimleri ile göze çarpan bu devrin önemli bir temsilcisi olarak kabul edilmiştir. Günümüzde Divan edebiyatının en önemli şairlerinden biri olarak görülmüş olsa da bu algı yakın dönemde oluşmuş ve sağlığında iken Nedîm o kadar büyük takdir görmemiştir. Gerek kasidelerinde, gerekse tebrik ve kutlama amaçlı yazdığı şiirlerinde çağdaşı Divan şiirlerinde görülen kalıp, imge ve rumuzları kullanan Nedîm, şarkı ve gazellerinde ise hem dil, hem de içerik bakımından yenilikçi bir yola girdiği görülmüştür. Şiirlerinde genellikle zevk ve aşkı işleyen şair, devlet büyüklerine de kasideler sunmuştur. Aşk ve şarap kavramlarının sık sık geçtiği gazeller yazmıştır. Çağının bütün yaşantısı, bayramlar, helva sohbetleri, şehzadelerin doğuşu, düğünler, güzel yapılar onu etkilemiş, bu olaylar hiç değilse bir “tarih düşürmesine” vesile olmuştur. Eserleri “Nedîm Dîvânı” adı altında toplanmıştır. Bu dîvânın bilinen en eski tarihli nüshası, tahminî H. 1149 (M. 1737) yılına aittir ve Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi Y. 13 numarada kayıtlıdır. Divan edebiyatındaki soyut sevgili ve mekânlar, Nedim’in şiirlerinde somuta dönüşmüştür. Yani sevgilisi beşeri aşkı anlatır ve de gerçektir. Zevk, eğlence, içki şiirlerinin temelini oluşturmuştur. Soğuk ve yapmacı anlatımdan kaçınmış, anlatmak istediklerini içten bir şekilde şiirlerine dökmüştür. Bunları da daha çok gazelleriyle anlatmıştır. Büyük şair, divan şiirinin katı kurallarına herkes gibi uysa da, bazı yenilikler yapmaktan geri durmamıştır. Bazı eserlerinde aruz yerine hece ölçüsü kullanmıştır. Nedîm’in Patrona Halil İsyanı esnasında öldüğü bilinmekle birlikte, ölüm nedeni konusunda muhtelif rivâyetler bulunmaktadır. Hassas bir ruhsal yapısı olduğu ve evham hastalığından muzdarip olduğu bilinmektedir. Kaynaklar, Nedîm’in Patrona Halil İsyanı akabinde “illet-i vehîme”den veya alkol ya da afyon krizine bağlı olarak öldüğüne yönelik bilgiler vermektedir. En meşhur rivayet, isyankârlardan kaçarken Beşiktaş’taki evinin çatısından düşerek öldüğü yönünde olmuştur. Nedîm’in mezarı ise Üsküdar’da Karacaahmet Mezarlığı’nda bulunmaktadır.