Konu ile ilgili olarak Allah (C.C.) Hazretleri “Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor.
( Nisâ-58 ) buyurmuştur.Yani, emaneti ehline vermek Allah’ın emridir. Temenni değil.
Emânet ; maddi ve manevi kıymetin ve sorumlulukların hepsine birden verilen isimdir.
Aslında, milletlerde ve toplumlarda, emânet, ilme,ilim sahiplerine, verilmeyi uygun görmüştür. Eğer bir toplumda, işler ehil olmayanlara verilmişse o toplumda ilim kalmamış ve emanet zâyi edilmiş demektir. Bunun en bariz ölçüsü de işin ehli olmayanların, devletin ve milletin işlerini üstlenmiş olmasıdır. Bu aynı zamanda şunu da gösterir ki ; işler ehil olmayanlara teslim edilmişse o toplumda cehalet yaygınlaşmış ve ilim ortadan kalkmıştır.
Hazreti Peygamber (S.A.V.) ““Emânet zâyi edildi mi kıyâmeti bekle !..(Buhari, İlim-2)” buyurmuşlardır. Halbuki bir toplumda, işi bilenler, işin ehli olanlar olduğu halde, o işin ehil olanlara verilmemesi düşünülemez. Eğer bir toplumda böyle bir uygulama yapılıyorsa orada ortalığı bir kesif cehalet kaplamışsa gerçekler ters yüz ediliyorsa işler kapanın, yani ehil olmayanların elinde kalıyorsa bu durum, o toplum için bir çeşit kıyâmet demektir. Yani, bu bir felakettir ve böyle bir felaketin bütün boyutları, bütün sarsıcı dehşetiyle ortaya çıkar.
Böyle bir durum, hiç şüphesiz toplum bünyesinde nerede ise kıyâmete dek ciddi sonuçlar meydana getirir. Ya da toplumu kıyâmete benzer bir kargaşaya götürür. Millet huzur bulamaz. Rahat yüzü görmez.
Bu nasıl bir felakettir : Hayat pahalılığı alır başını gider, milli gelir, adil ve eşit dağıtılmaz,
paralar lükse, tüketim çılgınlığına harcanır, israf artar, eğer medya kötü ise, toplumu lükse, israfa yönlendirir, israfın artması ahlaksızlığı getirir, ihtiyaçlar, statü haline gelir, halkın büyük bir kısmı sıkıntılar içerisinde, inim inim inlerken küçük, mutlu ve putlu bir azınlık, alabildiğince israf yapar,lüks çılgınlığı içinde yaşar, bir israf ekonomisi oluşur. Böyle bir uygulamanın yapılması o toplumda düzenin altüst olmasının en temel sebebidir.
Bir toplumda düzen bozulursa hak ve hukuk mefhumları,dolayısıyla adalet yok olur.
Adaletin olmaması da bir felaket olur.O toplumda bereket, verim ve başarı olmaz, verimlilik düşer. Toplum, pahalılığın karşısında perişan olur, can ve mal güvenliği kalmaz, toplum huzursuz olur. Sonunda çatır çatır çöker, Gümbür gümbür yıkılır. Bu da toplum için bir çeşit kıyamet demektir. İşte Resulullah’ın dediği “kıyâmet” budur.
İş, ehil olmayana verildiğinde, göreve gelen bu cahiller; ehliyet, liyakat, uzmanlık, kademe ve terfiyi bilmediğinden ki bir hukuk ve kanun devletinde bunlar olur, eğer bunlar yoksa o devlet, hukuk ve kanun devleti değildir. O cahiller, bu özelliklerden uzak kişileri ; eş,dost, hısım, akraba olanları oralara getirir. Böylece adam kayırma öne geçer, iltimas, rüşvet,soygun, vurgun, ayyuka çıkar ki o toplum bunun faturasını çok ağır öder. İşte kıyâmet budur.
İş ehline verilmediği zaman,bilgi, liyakat ve ehliyet sahibi olmayan cahiller,kendi kişisel istek, arzu ve cahillikleriyle,devlette ise devlet, özelde ise özel adına,aklı sıra önderlik yaparlar. Aslında, her sistemin, genel esprisi ve kıymet verdiği temelleri vardır. Bunlara uyulmalı ve bu ölçülere bağlı kalınmalıdır. Aksi durumda, bir yok oluş ve çözülüş söz konusu olur.
Genelde ilim sahibi demek çözüm demektir. Eğer bir millette ilim ayakta ise oradaki işlerde mutlaka kolaylık vardır. Eğer bir millette çözümsüzlük ve çöküntü varsa işler iyi gitmiyor, vatandaş şikayetçi ise, orada bilimsizlik ve bilgisizlik vardır, işler ilim ehline verilmemiştir. Bu yetmiyormuş gibi, üstüne üstlük, gelin görün ki din,ekonomi,eğitim,
hukuk,yönetim vb. konusunda, ehli olmayanların, bu dönemde, nasıl fetva verdiklerine şahit olunur. Bu, çok çok acıdır. İnsanlara ölümü gösterip sıtmaya razı etmek gibidir. Adeta insanlara acı reçete ilaçlarını içirirler. Halk perişan olur, canından usanır,hayat onun için zehir olur.
Bazen de görülür ki en alt makamdan, en üst makama kadar, tabiri caizse eşikten, zırzaya kadar ; idarecilik, yönetim, devlet işlerinde yakını, dindarı,eş,dost ve akrabayı yerleştirmek tercih edilmektedir. Halbuki işi ehline vermek hem farz hem sünnettir.Verilme
diği zaman, işlerin düzgün gitmemesine, kargaşa ve kaosa sebeb olur.
Her zaman,iktidar gücünü elinde bulunduranlar, iki tehlike ile karşı karşıyadırlar. Biri dünyevileşme, diğeri adaletle hükmetmemedir. Adaletle hükmetmek için de işi ehline vermek gerekir. Ehil olmayanların bazı kadrolara yerleşmeleri sonucu toplumda güven kaybı doğar, adalet zedelenir, yara alır, yaralı bir adaletten de adalet beklenemez. Böyle olunca da maharetli, liyakatli, bilgili,uzman kişilerin hakkı, yani kul hakkı yenilmiş olur.
Hani birilerinin hakkını yiyerek bir işe,rüşvetle, torpille, tavassutla,referansla gelenler, eğer o işin ehli değillerse diğer taraftan da işin ehli olanlar o işe referansları olmadıkları için gelemiyorlarsa yan tarafta duruyorlarsa o torpille gelenler iyi bilsinler ki o iş boyunca aldıkları ücretleri haramdır ve kul hakkını gasptır. Hem kendileri haram yemişlerdir hem de çoluk-çocuklarına haram yedirmişlerdir. Böyle yapanlar, kul hakkını yedikleri için, bunun hesabı, ahirette onlardan sorulacak hak ettikleri cezaya çarptırılacaklardır.
İşte Rabbimiz, neden yukarıda zikrettiğimiz ayette, işi ehiline vermeyi emrediyor ? Neden Efendimiz (S.A.V.) işin ehil olanlara verilmesinde ısrar ediyor ? Sebebi gün gibi aşikârdır.
Rabimizin bu emrini tutmayan ve Peygamberimizin ikazını anlamayan toplumlar, perişan olurlar, iki yakaları bir araya gelmez, hayat pahalılığından kurtulamazlar, un gibi ezilirler, gelecekten umutlarını keserler,
Ehil olmayanlar, o işi bıraktıkları zaman, geride büyük bir yıkıntı bırakırlar. Kendilerinden sonra büyük bir kaos oluşur, toplum büyük bir pahalılığa ve sıkıntıya düşer. Bu da yüce Rabbimizin emrine uymayıp kendi kafalarına göre hareket etmelerinden meydana gelir.
İşte, Allah’ın ayetini tınlamayanların,emrini yerine getirmeyenlerin, hele hele inanıyorlarsa melâl-i pür hali böyle olur. Nuh,Ad, Semud,Lut kavimlerinden intikam aldığı gibi,yüce Rabbimiz, kendi emrini dinlemeyenlerden de işte böyle intikam alır.
Fakat, inanmayan toplumlar işi ehline verdikleri için onlarda böyle bir çöküntü ve yıkıntıya rastlanmaz. Onlar, işin ehline verilmesinin faydalarını bilir, ona göre hareket ederler. Sanki bilmeseler dahi, lisan-ı hal ile, bu ayetin emrini yerine getirirler.
Selam ve saygılarımla…