NEBE SURESİ NÜZULÜ VE KONULARI - 2

Surenin bu bölümünde hüküm ve ayırma
günü ve o gün olacaklar şöyle anlatılmaktadır.
“Şüphesiz hüküm ve ayırma günü belirlenmiş
bir vakittir. Bu, sûra üfürüleceği gün
gerçekleşir ve siz bölük bölük gelirsiniz.
Gök açılır ve kapı kapı olur.Dağlar yürütülür,
serap hâline gelir.” Nebe/17-20
“Ayırım günü”nden maksat hakkın bâtıldan,
haklının haksızdan, müminin inkârcıdan ayırt edileceği
ve dünyada yapılanların karşılığının verileceği
büyük hesap günüdür.
Cenâb-ı Allah’ın belirlediği ve yalnız kendisinin
bildiği kıyametin zamanı geldiğinde insanlar
ve diğer bütün canlılar bir araya gelecek ve yüce
Allah onların arasında hükmünü verecek, böylece
dünyada işlenmiş bütün haksızlıklar karşılığını bulacak,
kusursuz adalet gerçekleşecektir.
İşte o güne “ayırım günü” veya “hüküm
günü” denmesinin sebebi budur (Kurtubî, XIX,
173).
Bu âyet “Şüphesiz buluşma günümüz
ayırım günü olacaktır” şeklinde de anlaşılabilir.
O gün sûra üflenince insanlar kabirlerinden kalkıp
bölük bölük mahşer yerinde toplanacaklardır.
Surenin bu bölümünde ise, cehennemliklerin
bazı vasıfları anlatılırken, Cehennem de tasvir edilmektedir.
“Şüphesiz cehennem, bir gözetleme yeridir;
azgınlar için, içinde çağlar boyu kalacakları
bir dönüş yeridir. Orada ne bir
serinlik ve ne de içecek bir şey tadacaklar!
Ancak, uygun bir ceza olarak kaynar su ve
irin içecekler. Çünkü onlar hesaba çekilmeyi
ummuyorlardı. Ayetlerimizi de alabildiğine
yalanlamışlardı.” Nebe/21-28
Sürenin başından buraya kadar Yüce Allah’ın
kudretini gösteren deliller sıralanarak yeniden dirilmenin
gerçekleşeceği açıkça ortaya konduktan
sonra inkârcıların âhiretteki durumları ele alınmıştır.
Mülk süresinin 8. ayetinde canlı bir varlık gibi
tasvir edilerek neredeyse öfkesinden çatlayacak
duruma geleceği bildirilen cehennem, burada da
pusuda düşmanı gözetleyen bir savaşçı gibi tasvir
edilmektedir.
23. ayetteki ahkåb kelimesi “belirsiz uzun
süre” anlamına gelen hukubun çoğuludur. Bu kelimenin
cehennem azabının süresiyle ilgili olması,
İslâm âlimleri arasında önemli bir görüş ayrılığının
ortaya çıkmasında etkili olmuştur.
Sahabe-i kiram’ın bazı büyüklerinin de iştirak
ettiği ve ehl-i sünnet âlimlerinin çoğunun katıldığı
ilk görüş; Cehennemin uzun bir süre devam edeceği,
yine Ehl-i sünnet âlimlerinin bazılarının görüşü
ise Cehennemin ebedi olduğu yönündedir.
Her iki görüşün de kur’an da delilleri mevcuttur.
Doğruyu Allah bilir.
İnsanların dünyada yaptıkları her şey Allah
katında bilinir, gizli kalmaz. Ve insanlar yaptıkları
her şeyden dolayı hesaba çekilirler. Sırada ki ayetler
bu konuyu bildirmektedir.
“Biz ise, her şeyi bir kitapta (Levh-i
Mahfuz’da) tamamıyla sayıp tespit ettik.
Kâfirlere şöyle denilir: ‘Şimdi tadın. Artık
bundan sonra yalnızca azabınızı artıracağız.’”
Nebe/29-30
Ağırlıklı yoruma göre 29. âyette
kayıt altına alındığı bildirilen, “herşey”
ile insanların sorumluluğu gerektiren
inanç ve amelleri, iyilik ve
kötülükleri; bunların kaydedildiği
“kitap” ile de amel defteri veya levh-
i mahfûz kastedilmiştir.
Âyet, insanların dünyada yaptıklarından
hiçbir şeyin Allah’a gizli
kalmayacağını, yaptıkları her şeyden
hesaba çekileceklerini gösterir.
Hesapları görüldükten sonra
inkârcılara, “Tadın artık! Bundan
sonra size arttırarak vereceğimiz
şey ancak azaptır” diye hitap
edilir.
Hz. Peygamber’in, Kur’an’da en
ağır hitabın bu âyet olduğunu söylediği
rivayet edilmiştir (Kurtubî, XIX, 182).
Durumu açıklayan başka ayetlere göre onların
derileri yandıkça yenilenecek (Nisâ 4/56), cehennemin
ateşi hafifledikçe de ateş arttırılarak azapları
devam edecektir (İsrâ 17/97).
Sıradaki ayetler topluluğunda ise Cennetlik
olan müminlerin halleri ve Cennet nimetleri tasvir
edilmektedir.
“Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara
bir kurtuluş, bahçeler, üzümler,
kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç
kızlar ve dolu dolu kadehler vardır. Orada
ne bir boş söz işitirler, ne de bir yalan.
Bunlar kendilerine; Rabbinden, göklerin ve
yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbinden,
Rahmân’dan bir mükâfat, yeterli bir ihsan
olarak verilmiştir. Onlar, Ruh’un (Cebrail’in)
ve meleklerin saf duracakları gün Allah’a
hitap edemeyeceklerdir. Sadece Rahmân’ın
izin vereceği ve doğru söyleyecek
olan kimseler konuşabilecektir.” Nebe/31-38
Bu bölümün ilk ayetinde işaret buyrulan, Allah’a
karşı gelmekten sakınanlar (Muttakiler), yani
itaatkâr müminler için ahirette hazırlanan nimetler,
lütuf ve ikramlar Hadis-i Kuts-i de şöyle ifade
edilmiştir.
“Gözlerin görmediği, kulakların işitmediği
ve hiçbir beşer aklının tam olarak
tasavvur edemeyeceği türdendir” (Buhârî,
“Tevhîd”, 35; Müslim, “Îmân”, 312).
Çünkü bütünüyle âhiret gayb alanıdır; gaybı
da Allah’tan başkası bilemez (bk. Bakara 2/3).
Bununla birlikte, Allah Teâlâ, kullarının uhrevî
nimetlere dair yaklaşık bir fikir edinmelerini sağlamak
ve onlarda bir arzu uyandırmak için, birçok
âyette olduğu gibi burada da idrak ve anlama gücüne
göre temsilî bir anlatımla bu dünyada en çok
ihtiyaç duydukları, arzuladıkları, sevdikleri nesneler
ve hazlardan örnekler vermiştir.
36. ayete, “Bunlar rabbinden, amellerine
göre hesap ve takdir edilmiş
bolca mükâfatlardır” şeklinde
de mâna verilmiştir (İbn Âşûr, XXX,
47-48).
Nebe suresi şu iki ayetle sona
ermektedir.
“İşte bu, hak olan gündür.
Artık dileyen kimse Rabbine
ulaştıran bir yol tutar.”
“Şüphesiz biz sizi, kişinin
önceden elleriyle yaptıklarına
bakacağı ve inkârcının, “Keşke
toprak olaydım!” diyeceği günde
gerçekleşecek olan yakın bir
azaba karşı uyardık.” Nebe/39-
40
Âhiret gününün gerçek olduğu
tekrar hatırlatılmış, ancak insanların,
Allah’a giden yolu seçip seçmeme hususunda
serbest bırakıldıkları net bir şekilde ifade edilmiştir.
40. âyette insanların uyarıldığı bildirilen “yakın
azap”tan maksat âhiret azabıdır. “Gelecek
olan her şey yakındır” anlayışına göre âhiret
azabına da “yakın azap” denilmiştir.
Ayrıca her bir insan bakımından kıyametin
uzaklığının sadece onun ömrü kadar olduğu söylenebilir;
çünkü ölümüyle birlikte kendisi için dünya
hayatı da bitmiştir.
Nitekim bazı hadislerde insanın kabre girmesiyle
birlikte ruhunun da hayattaki ameline göre
bir tür ödüllendirilme veya cezalandırılma sürecine
gireceği bildirilmektedir.
Sürenin bu son ayetinde yüce rabbimiz, 37 ve
38. ayetlerde geçen Rahmân isminin bir tecellisi
olarak, kullarına rahmet sıfatıyla hitap etmekte;
“yakın bir azap” konusunda onları vaktinde
uyarmaktadır.
Uyarının anlamı şudur: Sakın âhiretten kuşku
duymayın, O bir gerçektir. Yönünüzü rabbinize
dönmeniz, O’na doğru giden bir yol tutmanız için
muhtaç olduğunuz fırsat ve özgürlüğünüz vardır.
Uyarıldığınız azabı uzakta zannedip çok kısa
ve çok değerli olan hayatınızı boş yere tüketmeyin;
hayat kısa, şu halde âhiret ve hesap yakındır.
O gün, baktığınızda karşınızda göreceğiniz şey, bu
dünyadayken oraya gönderdikleriniz, yani kendi
imanınız ve amelinizdir.
O gün, inançsızların toprak olmayı insan olmaya
yeğleyecekleri dehşetli bir gün olacaktır.
Selam ve dua ile.