Kadınların ortak derdi erkeklerin ise hiç
sevmedikleri bir sual şeklidir ne pişirelim.
Mesela ben hiç sevmem hiç duymak
istemem hiç sorumluluk almak
istemem. Ne pişirsen pişir; zaten yemek de seçmem
ya!
Aslında bu kadınların sınavının bir parçasıdır
bence. Kadınlar naif yaratılmışlardır onların
ince ve hassas ruhları yaptıklarını ya da yapmak
istediklerini beğendirmek isterler. Dolayısıyla
kendi akıllarına gelse bile eşlerininde ne yemek
istediklerini sorma amaçlı ne pişireyim derler.
Buraya kadar anladık. Yalnız biraz olaya
farklı bakmak istiyorum çünkü şu an ramazan.
Yeme hissi açlık duygusu devreye girdiği için
insan her şeyi yemek istiyor. Hanım bugün
her şey pişir demek de geliyor insanın içinden
bugünlerde. Ancak ne pişireyim sorusunun
altında şöyle bir gerçek yatıyor: Ne istersen iste
ben pişirebilirim çünkü her şey var.
İnsan burada düşünmek durumunda kalıyor,
acaba diyor kendince yokluk ve kıtlık olsaydı
kadınların çilesi haline gelen bu soruyu her
gün periyodik sorabilirler miydi bugün ne pişireyim
diye? Hayır asla böyle bir kaygıları olmazdı
çünkü elinde olan her ne varsa o gün gıda ve
iaşe adına iyi bir şey olurdu herhalde. Çok olan
nimetler tıka basa dolu dolaplar ağzına kadar çakılı
difrizler kilerler bilmem neler.
Yazlık kışlık haftalık mevsimlik günlük akşamlık
sabahlık atıştırmalık ara soğuk ara sıcak
salata tatlı gazlı gazsız yiyecek içecek. Hatta bunun
üstüne bir de keyif amaçlı ç ikitleyecek dahi
var. Yani bizim düyamızda bugünkü şartlarda
hamdolsun herşey var oğlu var. Bu var dünyasında
elbette insan ne pişireceğini şaşırabiliyor.
Ne yiyeceğini neyi yemeyeceğini neyi sevmediğini
neyi çok sevdiğini neyin dokunduğunu bu
varlık üzerine kuruyor. Acaba ne pişireyim derken
açtığı dolabın kapağında dizili rengarenk desen
desen o kadar nimetin hangisini pişireceğini
dair bir fikri elbette olmayabilir.
İnsanın acaba ne pişireyim derken tatlı mı
tuzlu mu ekşi mi acı mı kekremsi mi, hangi hissi
vereceğini düşüne düşüne alternatiflerini değerlendirilmesi
gerekebiliyor bazen. Onun için çok
sevmem bu ne pişireyim sorusunu pişirmesende
olur diyebilecek bir ağızla bir peygamberi hissi
özlediğimizi zannetmiyorum. Çünkü karnına taş
bağladığı zaman ashab-ı suffa da onunla beraber
aç gezerdi.
Onun ümmeti olarak acaba ne pişireyim
derken biraz utanmak gerekmez mi. Verilen nimetlerin
karşılığını günde 3 milyon ekmeği çöp
bidonlarına doldurarak ödemek midir ne pişirmek.
Bu ne pişireyim işinin altında bir şımarıklık
bir doyumsuzluk bir karunilik seziyorum ben her
zaman. Size sorulduğu zaman bu soru ya da yemek
pişirenler olarak aklımıza geldiğinde şu kriteri
ve şu ifadeyi dilimize ve beynimize pelesenk
etmeliyiz. Şükrünü getirebildiğimiz her nimeti
bugün pişirebiliriz kalın sağlıcakla.