Mushaf’taki sıralamada yetmiş dokuzuncu,
iniş sırasına göre seksen birinci
suredir. Nebe suresinden sonra, İnfitâr
suresinden önce Mekke de inmiştir.
Süre adını 1. ayette geçen “Naziât” kelimesinden
almıştır.
Tefsirlerde yaygın olarak bu isimle anılmaktadır
(bk. Taberî, XXX, 18; Râzî, XXXI, 27).
Buhârî’nin Sahîh’i (“Tefsîr”, 79) ile bazı
tefsirlerde ise “Ve’n-nâziât” şeklinde isimlendirilmiştir
(Zemahşerî, IV, 211). Bunların dışında
“es-Sâhire” ve “etTâmme” adlarıyla da anılmaktadır
(bk. İbn Âşûr, XXX, 59).
Naziât, “köklemek”, “kökünden söküp
çıkartmak” anlamlarına gelen “ne-ze-a” fiilinden
türeyen bir kelimedir. Naziat, söküp çıkaranlar
demektir.
Bununla, insanın ruhunu kabzeden meleklerin
kastedildiği ifade edilmiştir.
Naziat suresi kırk altı ayettir.
Surenin konuları
Bu surenin temel konuları şunlardır: İnsanın
ruhunun kabzedilişi,
Sur’a üfürülmesi, Kıyamet sahneleri, İnsanın
ikinci kez yaratılışı, Musa ve Firavun kıssası, Evrenin
yaratılışı.
Sureyi daha iyi anlayabilmek için sureden bazı
ayetleri yazıma alarak birlikte tefekkür edelim inşallah.
Naziat suresi Yüce Allah’ın bazı varlıklara yemini
ile başlamaktadır.
“Andolsun (kâfirlerin ruhlarını) şiddetle
çekip çıkaranlara, Andolsun (mü’minlerin
ruhlarını) kolaylıkla alanlara, Andolsun yüzüp
yüzüp gidenlere, Derken, öne geçenlere,
Nihayet işi çekip çevirenlere (ki, mutlaka
tekrar diriltileceksiniz).” Naziat/1-5
Allah Teâlâ (cc) surenin ilk ayetlerinde bazı
varlıklara yemin ederek sürenin ana konusu olan
kıyamet ve öldükten sonra dirilme olayının mutlaka
gerçekleşeceğini vurgulamıştır.
Müfessirler, adlarına yemin edilen bu varlıkların
neler olduğu konusunda farklı görüşler ileri
sürmüşlerdir.
a) Bunların hepsi meleklerdir.
İlk âyette “batmak üzere yükselenler” diye
çevrilen nâziât kelimesinin anlamları içinde “kuyudan
kova ile su çekenler” mânası da vardır.
İnsanların ruhlarını bedenlerinden çekip çıkaran
ölüm meleği ve yardımcıları bu sıfatla nitelendirilmiştir.
Sözlükte “boğmak” anlamına gelen garkan
kaydı, burada ölüm meleklerinin inkârcıların ruhlarını
şiddetle çekip çıkarmalarını, “Sakin ve düzenli
hareket edenler” diye çevrilen nâşitât ise
müminlerin ruhlarını incitmeden hafifçe çekip alan
melekleri ifade eder.
“Yüzdükçe yüzenler”den
maksat ise ya Allah’ın emrini yerine
getirmek için gelip giderken ufuklarda
denizde yüzer gibi hareket eden
veya dalgıcın denizde yüzdüğü gibi
insan bedeninde yüzerek ruhunu çıkartan
meleklerdir.
“Yarıştıkça yarışanlar” ise
müminlerin ruhlarını cennete, kâfirlerin
ruhlarını cehenneme götürürken
birbirleriyle yarışan meleklerdir.
“Emri uygun yol ve yöntemle
yerine getirenler”e gelince bunlar
da evrenin nizamında Allah tarafından
kendilerine verilen işleri yerine
getiren meleklerdir.
b) İnsanların ruhlarıdır.
Ölüm anında bedenlerinden zorlukla veya
kolaylıkla ayrıldıkları, hızla ruhlar âlemine vardıkları,
ruhlar âlemindeki makamlarına yarışırcasına
gittikleri ve işleri yöneten meleklerin katına yükseldikleri
için bu vasıflarla anılmışlardır.
c) Gaziler anlatılmaktadır.
Yayları iyice gererek ok attıkları, oklarını kolayca
fırlattıkları, karada hızla yürüdükleri ve denizde
yüzdükleri, düşmanla savaşta yarışırcasına
vuruşarak ileri geçtikleri ve savaş işlerini yürüttükleri
için bu sıfatlarla nitelenmişlerdir.
d) Yıldızlardan söz edilmektedir.
Bir ufuktan doğup diğerinden battıkları, bir
burçtan diğerine yavaş ve düzenli bir şekilde akıp
gittikleri, yörüngelerinde yüzerek yol aldıkları,
hızları farklı olduğundan yarışır gibi birbirlerini
geçtikleri ve Allah’ın koyduğu kanunlar uyarınca
işlevlerini yerine getirdikleri için bu vasıflarla nitelenmişlerdir.
Râzî ayetlerde bu manaların hepsinin mevcut
olma ihtimalinin bulunduğunu söylemiştir (daha
fazla bilgi için bk. XXXI, 27-32; Şevkânî, V, 430-
432; Elmalılı, VIII, 5552-5556; Ateş, X, 302-303).
Doğruyu Allah bilir.
Sıradaki ayetlerde ise, Yüce Allah’ın önceki
ayetlerde yemin ederek gerçekleşeceğini haber
verdiği kıyamet ve öldükten sonra dirilme olayları
anlatılmaktadır.
“Büyük bir sarsıntının olacağı o günde
o sarsıntıyı, peşinden gelen başka bir sarsıntı
izleyecektir. O gün birtakım
kalpler (tedirginlik içinde)
şiddetle çarpacaktır. Onların
gözleri (korku ile) inecektir.”
Naziat/6-9
“O gün şiddetle sarsan sarsar,
onu ikinci sarsıntı izler”
meâlindeki 6 ve 7. ayetleri de müfessirler
farklı anlamlarda yorumlamışlardır:
a) Burada, kıyamet gününde
şiddetle sarsılacak olan yer küresi
ile bunun ardından sarsılacak olan
göklerden söz edilmektedir.
Bu sarsıntıda gökler çatlar, yarılır
ve parçalanır. 8-9. ayetlerde yeniden
diriltilen insanoğlunun kıyamet
olayı sırasında ve mahşerde içine
düşeceği derin korku, dehşet, kaygı
gibi olağanüstü psikolojik haller özetlenmiştir.
b) 6. âyette, sûra birinci üflemede, 7. âyette
ise ikinci üflemede meydana gelecek seslerden söz
edilmektedir. Sûra ilk defa üflendiğinde tamamen
kâinat sarsılır, toz duman olur, kıyamet kopar;
ikinci defa üflendiğinde ise yeniden dirilme olayı
gerçekleşir (bilgi için bk. Şevkânî, V, 432-433).
Sıradaki ayetlerde ise Mekkeli müşriklerin öldükten
sonra tekrar dirilme olayını kendi örf ve
adetlerine göre misallerle inkâr edişleri vardır.
Şöyle derler: “‘Biz gerçekten gerisin geriye
eski hâlimize mi döndürüleceğiz?’ ‘Bizler
çürümüş kemiklere döndükten sonra
mı?’ ‘Öyle ise bu hüsran dolu bir dönüştür’
dediler. Hâlbuki o, bir haykırıştan (sûr’un
üfürülmesinden) ibarettir. Birdenbire kendilerini
mahşerde buluverirler.” Naziat/10-14
Müşriklerin bu çırpınışları boşunadır. Olacak
olan olur ve bir anda kendilerini mahşerde bulurlar.
Yüce Allah (cc) bizleri hakkı ile iman eden ve
gereğini yapan kullarından etsin inşallah.
Selam ve dua ile.