“Siz hayat süren leşler sizi kim diriltecek”.
(sakarya- Necip Fazıl)
Etraf beyaza büründü, her taraf beyaz ve ölü. Neye baksan bir hayat emaresi yok gibi. Tabiat ve nebatat nefes almıyor gibi. Ölü bir çiçeği saksımızda bekletmeyiz ama her bahar uyanan karahindibalara hayretle bakarız. Bizce işe yaranayan ve buzun altında buz kesmiş kurbağalar, nisana varmadan kuluçka hazırlığı yapmaktadır. Bunlar bize yaratma kudretini, yoktan var etme ve öldürüp diriltme ücünü ifşa ediyor. Bizim her namazımızda bahsettiimiz “buas” meselesi bununla ilgili olabilirmi acaba. Bizim kıt hafızamızla düşünemediğimiz bir mesele var burda. Öldürüp diriltme ve hayat verme meselesi. Kırıp yapmak gibi olmayan, olmayan bir şeyden vucuda getirip şekillendiren hatta var ettiği bir şeyi yok edip sonra aynı vasfı ve şekli elde edebilen bir kuvvet ve kudretten bahsetmet gerekir. Bizim imanımız gereği kabul etmek zorunda olduğumuz bu kudreti, imanı olmayan birinin bakarak kabullenmesi, bu gücün karşı konulamaz olmasından kaynaklanıyor. Üstat Necip Fazılın sakarya şiirinde bahsettiği “hayat süren leşler” meselesi burda bahsedilen meseledir. İster kabul edelim, ister etmeyelim, bizim dahil olamadığımız bir sistemde “yaratma” kudretini elinde tutan gücün, yoktan var etme meselesi yanında var olanı yok edip tekrar var etme gücünede sahip olduğu aşikardır. Bize bilmediğimiz bir hayat muştulayan bu kudretin, ölüm sonrası bir hayatında olduğu aşikardır. O zaman tekrarlamakta yarar var; “siz hayat süren leşler, sizi kim diriltecek”.