Surenin bu bölümündeki ayetler de Yüce
Allah’ ın kudretini ve azametini gösteren deliller
içermektedir.
“ Üstlerinde kanat çırparak
uçan kuşlara bakmazlar mı? Onları
(havada) ancak Rahmân tutuyor.
Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla görendir.
Yahut Rahmân’ dan başka
size yardım edecek şu ordunuz (taraftarlarınız)
kimlerdir? İnkârcılar
ancak bir aldanış içindedirler.
Peki, Allah rızkını keserse,
kimdir size rızık verecek olan?
Hayır, onlar azgınlık ve nefretle direnip
durdular.” Mülk/19-21
Yüce Allah’ ın başka bir
eseri olan kuşların uçma yeteneğine
işaret edilerek Allah’ ın kudretinin
bir işareti daha gözler önüne
serilmektedir.
Yer çekimine rağmen kuşların gökyüzünde
kanat çırparak uçması ve süzülmesi, her
gün gördüğümüz için önemini gözden kaçırdığımız,
gerçekte ise Allah’ ın sanat ve kudretini gösteren
hârika olaylardandır.
Kuşlara bu yeteneği veren Allah’ tır. Burada
Allah’ ın merhametini yansıtan rahmân isminin
kullanılmış olması, O’ nun mahlûkata
merhametle muamele ettiğini, varlık düzeninin
O’ nun rahmetinden bir yansıma olduğunu ima
eder.Yirmi birinci ayette de rızık olarak anılan nimetler
de rahmân isminin sürekli tecellisi olup
bu tecelli bir an kesilecek olsa hayatın bütünüyle
yok olacağına dikkat çekilmektedir.
Yirmi ikinci ayette bir kıyaslama yapılarak,
zihinlerin doğru düşünmesi ve doğru tefekkür
yapması istenmektedir.
“ Şimdi, yüzüstü kapanarak düşe-kalka
yürüyen mi daha doğru gider, yoksa dosdoğru
bir yolda dimdik yürüyen mi?” Mülk/22 Şeytanlara
uyarak, manevi körlük içinde bâtıl yollarda
giden inkârcı nankör ile hak yolda yürüyen
mümin temsili olarak karşılaştırılmakta, bunlardan
hangisinin hedefine daha güvenli olarak ve
şaşmadan ulaşacağı soru-cevap yöntemiyle anlatılmaktadır.
Ve Yüce Allah (cc) şöyle buyurmaktadır.
De ki: “ O, sizi yaratan ve size kulaklar,
gözler ve kalpler verendir. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!”
De ki: “ O, sizi yeryüzünde yaratıp çoğaltandır.
Ancak O’ nun huzurunda toplanacaksınız.”
Mülk/23-24
Bu inkâr-ı kabil olmayan gerçekler karşısında
çokça şükretmek gerekmez mi?
Ancak O’ nun huzurunda toplanacaksınız.
Ayet-i ile anlatılmak istenen gerçek; kıyamet
ve mahşerdir.
Bu gerçeğin müşrikleri gafletten uyandırması
beklenirken, onlar bu gerçeği alaya alarak
(ne zaman) diye sorarlar. Ayetler şöyledir;
“ Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit
ne zaman gerçekleşecek?” diyorlar.
De ki: “ O bilgi, ancak Allah katındadır.
Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.”
Onu (azabı) yakından gördükleri zaman
inkâr edenlerin yüzleri kötüleşir ve onlara, “ İşte
bu, (alaylı bir biçimde) isteyip durduğunuz şeydir”
denir. Mülk/25-27
Yirmi yedinci ayette inkârcıların,
ahirette azabı gördüklerindeki
halleri anlatılmakta, inanmadıkları
ahiret azabını ve kıyametin korkunç
olaylarını yakından gördükleri
zaman yüzlerinde meydana gelen
üzüntü belirtileri ve psikolojik çöküntü
tasvir edilmektedir.
İşte inkârcılar, dünyada inkâr
ettikleri ve alay ederek gelmesini istedikleri
azabın bu azap olduğunu
ya kendi aralarında konuşurlar veya
melekler tarafından onlara söylenir.
De ki: “ Söyleyin bakalım: Diyelim
ki Allah beni ve beraberim dekileri
helâk etti yahut bize acıdı. Peki,
ya inkârcıları elem dolu bir azaptan
kim koruyacak?” mülk/28
Bu ayet, kâfirlerin Efendimiz (sav) ve müminler
hakkında beddua etmeleri neticesi bu
ayetin nazil olduğu rivayeti mevcuttur.
Bu ayet hakkında F.RAZİ (ks) şöyle bir
açıklama getirmiştir.
Buna göre mana, "Ey Resulüm, "Allah, öldürmek
suretiyle, beni ister helâk etsin, isterse
ecelimi, ölüm zamanımı ertelemek suretiyle bana
merhamet etsin, sizin, bunda ne menfaatiniz var
ki? Hangi menfaatiniz söz konusu ki?
Ve Allah'ın azabı başınıza geldiğinde, sizi
o azaptan kurtaracak olan kimdir?
Bu putların veya başkalarının sizi kurtaracaklarını
mı sanıyorsunuz? Binaenaleyh, sizin
kurtarıcınız olmayacağını bildiğinize göre, o,
azaptan sizi kurtaracak şeye, yani tevhid, nübüvvet
ve ba's hakkındaki ilme sımsıkı sarılmalı değil
misiniz? de" şeklindedir.
De ki: “ O, Rahmân’ dır. O’ na iman
ettik, yalnızca O’ na tevekkül ettik. Siz, kimin
apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında öğreneceksiniz!”
mülk/29
Bu ayette ise müminlerin inandıkları ve
güvendikleri Tanrı’ nın esasen müşriklerce de bilinen
ve rahmân ismiyle anılan yüce Allah (cc)
olduğu belirtilmiş, bu gerçeğin kendilerine tebliğ
edilmesi Hz. Peygamber (sav)’ e emredilmiştir.
"O, Rahman'dır; biz O'na inandık ve
ancak O'na tevekkül ettik. Böylece O, siz bizim
hakkımızda inatkar ve küfür sahibi olduğunuz
halde, sizin dualarınızın makbul olmayacağını
bilmektedir. Çünkü biz, O'nu tasdik ettik ve sizin
yaptığınız gibi, O'nu inkâr etmedik. Başkasına
değil, O'na tevekkül ettik. Siz ise, adamlarınıza
ve mallarınıza güvenmektesiniz, tevekkül etmektesiniz.
Bunun böyle olduğunu yakında öğreneceksiniz.
M
üşriklere son ayette de bir tehdit ile birlikte
bir alamet daha bildirilmektedir. anlayana!!!
De ki: “ Söyleyin bakalım: Suyunuz çekiliverse,
size kim temiz bir akarsu getirir?”
mülk/30R
ızkı veren Allah’ tır. O verdiği rızkı keserse
bunu kim verebilir ki? Su bütün nimetlerin
ana kaynağı o olmazsa hiçbir şey olmaz.
Selam ve dua ile.