MİLLETE MUTEBER SÂKİF, RAHMETLİ MEHMET ÂKİF

“Konuşmak bir mana ise susmak binbir mana. Herkes konuşmasına konuşur lâkin sükût yürekli olana...” der, Mehmet Akif Ersoy. Sözcüklerin çoğu zaman yetersiz ve kifayetsiz kaldığını bilenler tecrübe etmişdir bu ifadeyi. Nefesi nefise heba etmişlerin emaresidir bu durum. Yürekten Nefese ulaşan kelimelerle, Nefisten nefese ulaşan kelimelerin manası da tesiri de bir başka olur. Yürekten gelen terennüm ve enin yani inilti bazen bir “Ah!” ifadesiyle çıkar ve anlaşılamaz Adem’in (as) “A”sı, Havva’nın “Ha”sı olan bu “AH!”... Ya da Kulun hakkıyla bilmemesinin günahı, çektiği bu AH’ı! İşte kim çekerse bu “AH’ı” indirirmiş Şahı!denilen “AH”... Bir başka ifadeyle “AZ!” denilirken manasının A’dan Z’ye herşeyi kuşattığı A’dan ,Z’ye uzanan bir AZ’lık... Yunus Emre gibi sehl-i mümteni’de pay sahibi olan bir mütefekkir... İşte bu anlam ve mâna dehlizinin parıltılarından biridir. Mehmet Âkif! Bizlerde bugün kapatalım kulaklarımızı ve açalım yüreklerimizi işitmek için Merhum Âkif’in tazarrusunu! Ve Onu duydukça doyalım, doydukça daha bir duyalım.. Böylelikle fevkine varalım duymanın...

 

Bizler “Safahat okuyucuları” olarak Mehmet Akif‘i daha yakından tanımanın bahtiyarlığına sahip olduk ve olmaya devam ediyoruz. Şöyle ki; onun gözünden bakıyoruz, onun gibi düşünüyoruz, çektiği acıları yaşıyor gibiyiz. Tarih kitaplarında anlatılan İstiklal mücadelesini sanki bizleri alıyor da O günlerde yaşatıyor adeta Âkif. Bizleri bazen yaşadığı zamana götürüyor bazen de yaşayamadığımız zamanda bizle kendimize getiriyor. Bu gidiş gelişlerle milli şuuru diri tutuyor Âkif! “Uyuma!” diyor.

“Baksana kim boynu bükük ağlayan?

Hakk’ı hayatın senin ey Müslüman!

Kurtar o bir çare Allah için

Artık ölüm uykularından uyan!”

....

Dehşet-i maziyi getir yâdına;

Kimse yetişmez yarın imdadına.

Merhametin yok diyelim nefsine;

Merhamet etmez misin evladına?”

 

Mehmet Akif ERSOY hepinizin de bildiği gibi bir şair olmanın çok ötesinde bu milletin istikbalinin istiklaline bağlı olduğu gerçeği ile toplumu uyandıran o dönemin diriliş manifestosunun aksiyoneri, mütefekkir, sosyolog, muallim, mühendis ve milletin vekili...

İstiklal mücadelesi verdiğimiz yıllarda aksiyoner duruşuyla binlerce insanda milli mücadele ruhunu dirilten, adeta o ateşi çak etmek adına şehirlerde kürsülerden yaptığı vaazlar ile cephede Mehmetçiği motive eden belağatıyla yüklenmiş olduğu misyonunu geniş ve kucaklayıcı bir vizyon ile paydaş yapan muazzam hatip... Bu kucaklayıcılığını eserlerinin ve hayatının hemen her safhasında gördüğümüz Âkif;

”Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?

Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum.

Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,

Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim.”

Diyerek acıya açılan pencerelerimizin ortak olduğunu ifade ediyor. Hayatı boyunca zulme işkenceye maruz kalan mazlum milletinin yanında oluşu ve duruşu ile toplumun ortak paydası olarak kabul edilmiş olan Mehmet Akif;

“Cehennem olsa gelen göğsümüzde söndürürüz;

Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz yürürüz!

Düşer mi tek taşı sandın, harîm-i na mısın?

Meğer ki harbe giren son nefer şehit olsun.”

Diyerek, davasını devası bildiğini haykırmaktadır adeta. İz bırakmanın hayretle değil gayretle olduğu düsturunu benimseyen Mehmet Akif’i vefatının 86. yıl dönümünde rahmet ve minnetle anıyoruz. Ve kendisinin bugün burada eserleri ve anlayışıyla yaşadığını ölü bedenlerimize ve dimağlarımıza haykırıyor, şu veciz ifadesiyle sizlere emanetinizi bir kere daha hatırlatarak sözlerimize son veriyoruz.

“Sahipsiz, olan memleketin batması haktır;

Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır!”

Selam ve dua ile...