MEVZUATA UYGUN

Hepimizin başında maalesef. Fatura derdi bitmek bilmiyor. Yüklü gelen elektrik, su, doğalgaz gibi giderlerin vatandaşı perişan ettiği aşikar. Kime şikayet etsen ettiğinle kalıyorsun. Elinde dilekçe dolan babam dolan. Gezdiğin yorulduğun yanına kar kalıyor. Hatta ödememekte ısrar ettiğin faturanın birkaç kalem üstüde gider oluyor maalesef. Dolaştığın bürokratik koridorlarda yoruluyorsun nihayetinde. Bu muamma nedir bilinmez ama bilinen bir şey varki, bürokrasi bu derdin ilacı değil. Normalde sistemle birbirine bağlı olan bu kamu kurumları, devletin bütün gayretine rağmen işletilmiyor sanki. Tek tuşla adamın şeceresini döken sistem bu fatura meselesine gelince tuşları basmıyor sanki. Anlat derdini marko paşaya. Hani hastalık hastaları vardır. Sabahkalkınca acaba bu gün nerem ağırıyor diye düşünüp hastane yolunu tutan, yolda da uyuşan tarafına ağırıyor kararı veren hasta tipler. Her birimi bilirler hastanede. Hangi doktor doğum izninde hangi tahlil ne zaman çıkar hepsi hafızalarındadır. Bu fatura meseleside buna benziyor. Şikayet amaçlı yol tutanların bürokratik işleyiş hakkında acaip bilgileri vardır. Elde edemediği hakkından vaz geçtiğiyle kalır sonuçta. Ama bürokrasiyide öğrenir. Şimdi size bu bürokrasiyi öğrenmiş bir köylünün macerasını anlatan bir fıkra paylaşmak istiyorum. Beğeni sizin.fıkra şöyle: Bir bürokrat, görevli olarak şehirden kasabaya giderken yolda sulak ama bataklık bir yerde mola vermiş. Nasıl olmuşsa ayağı kayıp bataklığa düşmüş:
– “İmdat, Boğuluyorum. Kurtarın beni!” diye bağırmaya başlamış.
O sırada yakınlardan geçen bir köylü, sesini duyup yaklaşmış.
Bürokrat: “Bataklığa düştüm. Kurtar beni!” diye bağırmış.
Köylü: “Geçmiş olsun” demiş. Ama kurtarmak için hiç gayret göstermemiş. Hani neredeyse dönüp gidecek.
Bürokrat paniklemiş ister istemez: “Lütfen, bir dal uzat. Kurtar beni!” diye yalvarmış..
Köylü: “Olmaz sen şu anda hazine toprakları üzerindesin. Hazine malından bir şey almak suçtur”
Bürokrat: “Sen, dalga mı geçiyorsun. Ölüyorum. Kurtar beni!” diye bağırmış ağzına dolan çamurlarla.
Köylü hiç istifini bozmadan cevap vermiş: “Ben Hazine’den mal alıp suçlu duruma düşemem. Fakat seni böyle bırakacak değilim. Gidip muhtara haber vereceğim. O kaymakama, kaymakam da valiyi arar mutlaka. Mal müdürüne talimat verilir. Şayet, hazine arazisi değilse. İtfaiyeye talimat verir ve seni kurtarırlar…”
Bürokrat: “Yahu, bunlar oluncaya kadar ben burada ölürüm, be adam.”
Köylü gülmüş: “Ben ölmezsin demiyorum ki… Bizim devletle bir işimiz olsa siz de bu yolları takip etmemizi söylemiyor musunuz? Biz de oradan oraya gide gide ölüyoruz adeta….
Sen de ölsen, mevzuata uygun ölmüş olursun.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.