MEHMET AKİF ERSOY, “TEVEKKÜL” ŞİİRİ

Mehmet Akif Ersoy, çalışkan ve aktif bir insandı. Miskinlikte, tembellikten hiç hoşlanmazdı. Hele çalışmadan, gayret etmeden, tevekküle sığınanlardan şiddetle nefret ederek geri kalmışlığımızın sebeplerini miskinliğe ve yanlış tevekkül anlayışına bağlamıştır. Halbuki tevekkül : İnanan bir insanın, Allah’ın, her şeyden münezzeh bir kuvvet ve kudret sahibi olduğuna inanarak yapacağı her türlü işte, gerekli tedbirleri alıp netice elde etmek için, yine Allah’a güvenmesidir. Ama zamanımız inananları, bunu böyle yapmayıp çalışmadan, miskinliği tevekkül telakki edip Allah’tan istemeleri, sanki hâşâ Allah’ı bir sınava tabi tutuyorlar gibidir. Halbuki yüce Rabbimiz “ Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur. (Necm-39)” buyuruyor. İnsanlar ancak çalıştıklarının karşılığını alırlar, buyurulmasına rağmen, hâlâ bazı softalar, çalışmadan her şeyi alacaklarına inanıp bunu da tevekkül addediyorlar. İşte cennet-mekan Akif, bu anlayışın, İslâm’a zıt olduğunu bu şiirde vurgulayarak dile getirmektedir. Allah’a dayanmak mı?.. Asırlarca dayandık !.. Düştükse bu hüsrana, onun narına yandık !.. Yetmez mi çocukluktaki efsaneye hürmet ?.. Hâlâ mı reşid olmadı, hâlâ mı bu ümmet ?.. Dersen ki : Ufuklarda bir aydınlık uyansın ; Maziye ateş vermeli, baştan başa yansın !.. Şaşkınlık olur köhne telakkileri ihya ; Şeyda-yı terakki , koşuyor, baksana dünya. Elverdi masal dinlediğim bunca zamandır ; Ben kanmıyorum, git de sen aptalları kandır !.. Allah’a değil, taptığın evhama dayandın ; Yandınsa eğer, hakk-ı sarihindi ki yandın. Mefluç ederek azmini bir felc-i iradi, Yattın, kötürümler gibi, yattın mütemadi, Madem ki didinmez, edemez, uğraşamazsın; İksir-i bekaa içsen, emin ol, yaşamazsın. Mevcud ise bir hakk-ı hayat ortada, şayed, Mutlak değil elbette, vazifeyle mukayyed. Takyid-i İlahi ki: Bila-kayd ona münkaad, Kalbinde cihanlar daraban eyliyen eb’ad. Lâ-kayd olamazdın, biraz insafın olaydı, Duydukça bütün sine-i hilkatten o kaydı. Allah’a dayandım !.. diye sen çıkma yataktan Ma’na-yı tevekkül bu mudur? Hey gidi nadan!.. Ecdadını, zannetme, asırlarca uyurdu ; Nerden bulacaktın o zaman eldeki yurdu ?.. Üç kıt’ada, yer yer, kanayan izleri şahid : Dinlenmedi bir gün o büyük nesl-i mücâhid. Alemde tevekkül demek olsaydı atalet, Miras-ı diyânetle yaşar mıydı bu millet ?.. Çoktan kürenin meş’âl-i tevhidi sönerdi ; Kur’ân duramaz, nezd-i İlahi ‘ye dönerdi. Dünya koşuyor söz mü? Beraber koşacaktan; Heyhat, bütün azmi sen arkanda bıraktın !.. Madem ki uyandın o medid uykularından, Bir parçacık olsun, hadi, hiç yoksa, kımıldan. Ensendekiler leş diye çiğner seni sonra ; Ba’sin de kalır ta gelecek nefha-i Sur’a !.. Çiğner ya , tabi’i, ne düşünsün de bıraksın ?.. Bir parça kımıldan, diyorum, mahvolacaksın!.. Dünya, koşuyorken yolun üstünde yatılmaz; Davranmayacak kimse bu meydana atılmaz. Müstakbeli bul, sen de koşanlarla bir ol da ; Maziyi, fakat, yıkmaya kalkışma bu yolda. Ahlafa döner, korkarım, eslafa hücumu : Mazisi yıkık milletin atisi olur mu ?.. Ey yolcu, uyan! Yoksa çıkarsın ki sabaha : Bir kupkuru çöl var; ne ışık var, ne de vaha !.. Selam ve saygılarımla…