Bize sokağa tükürmeyi kötü, sokaktan
taş kaldırmayı iyi diye öğreten bir din
1400 yıldır aynı şeyi telkin etmekte.
Temizliği günde beş kere, bedeni
de toplu iğne başı kadar temiz olmaya kadar
hassas bakan dinimiz bize bir yaşam kurgusu hazırlamışken,
medeniyet diye sarıldığımız kokuşmuşlukları
çok ötede durmaktadır. Ancak bizde
hayranlık uyandıran batının ahvalini tarif için üç
dört gündür bir metin
üzerinde tepiniyoruz.
Son olarak paylaşacağım
kısımda da
batının tek dişi kalmış
medeniyetinin ahvalini
görmek inşaAllah
nasiptir. Kalan kısım
ise şöyle;
“Bira ve viski içmek
için kurşun kadehler
kullanılıyordu..
Bu bileşim insanları
bazen birkaç gün şuursuz
vaziyette tutabiliyordu..
Yoldan geçen
insanlar bunların öldüğünü sanıp defnetmek için
hazırlık bile yapıyordu.. Hatta bunlar birkaç gün
süreyle mutfak masasının üstüne yatırılıyor¸ aile
etrafına toplanıp yiyip-içerek uyanıp uyanmayacağına
bakıyordu..
Buna ‘uyanma’ nöbeti deniyordu..
İngiltere eski ve küçük bir yerdi, insanlar
ölülerini gömecek yer bulamamaya başlamıştı..
Bunun için mezarları kazıp tabutları çıkarıyor,
kemikleri bir ‘kemik evi’ne götürüyor ve mezarı
yeniden kullanıyorlardı..
Tabutlar açıldığında her 25 tabutun birinde
iç tarafta kazıntı izleri olduğu görüldü.. Böylece
insanların diri diri gömüldüğü ortaya çıktı..
Buna çözüm olarak cesetlerin bileklerine bir
ip bağlayıp bu ipi tabuttan dışarıya taşıyarak bir
çana bağladılar.. Bir kişi bütün gece boyu mezarlıkta
oturup zili dinlerdi.. Buna mezarlık nöbeti
‘Graveyard Shift’) denirdi.. Bazıları zil sayesinde
kurtulur (‘saved by the Bell’) bazıları da ‘ölü
zilci’ (Dead Ringer) olurdu..”