LEYL SURESİ NÜZULÜ VE KONULARI

Mushafta’ki sıralamada doksan ikinci, iniş sırasına göre dokuzuncu suredir. A’lâ sûresinden sonra, Fecr sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Sure adını ilk ayette geçen, “gece” anlamlarına gelen leyl kelimesinden almıştır. Ayrıca “Ve’l-Leyli izâ yağşâ” diye de anılmaktadır. (Buhârî, “Tefsîr”, 92; İbn Âşûr, XXX, 377). Leyl suresi yirmi bir ayettir. Üslûp ve muhtevasından Mekke döneminin ilk yıllarında indiği anlaşılmaktadır. Tefsir kaynaklarında Leyl sûresinin, Mekke döneminde Müslüman köleleri satın alıp âzat etmek suretiyle servetini Allah yolunda harcayan Hz. Ebû Bekir (ra) ile cimrilik yaparak malını ihtiyaç sahiplerinden esirgeyen Ümeyye b. Halef hakkında nâzil olduğu bildirilmektedir (Fahreddin er-Râzî, XXXI, 197). Surenin konuları Diğer birçok benzeri surede olduğu gibi Leyl sûresinde de temel hedef, Allah’ın birliği inancının yanında sıkıntıların ve nimetlerin paylaşılabildiği toplumsal bir ruh ve zihniyeti geliştirmek olmuştur. Leyl suresini daha iyi anlayabilmek için, sureden bazı ayetleri yazıma alarak birlikte tefekkür edelim inşaellah. Benzeri bazı surelerde olduğu gibi bu surede de bazı varlıklar üzerine yemin edilerek başlanmaktadır. “(Ortalığı) bürüdüğü zaman geceye andolsun, Açılıp aydınlandığı zaman gündüze andolsun, Erkeği ve dişiyi yaratana andolsun ki, Şüphesiz sizin çabalarınız elbette çeşit çeşittir.” Leyl/1-4 Bu yeminler, üzerine yemin edilen varlıkların değerini, onları yaratan gücün büyüklüğünü göstermekte; ayrıca gelecek konunun önemine dikkat çekmektedir. İlk üç ayette bazı varlıklar üzerine yemin edildikten sonra dördüncü ayette, insanların çabalarının, yaptıkları işlerin türleri, nitelikleri ve amaçları bakımından başka başka olduğu belirtilerek sonucu etkileyecek asıl farklılığın cinsiyette değil davranışların mahiyetinde olduğu belirtilmiştir. Sıradaki ayetlerde hangi tür çabanın fayda ve değer sağladığı şöyle ifade buyrulmuştur. “Onun için kim (elinde bulunandan) verir, Allah’a karşı gelmekten sakınır ve en güzel sözü (kelime-i tevhidi) tasdik ederse, biz onu en kolay olana kolayca iletiriz.” Leyl/5-7 Mekkeli putperest ve zengin Araplar, servetlerini anlamsız bir şekilde israf ediyor ama fakir kimseleri görmezden geliyorlardı. Hatta Yasin suresinde bildirildiğine göre; “Allah’ın doyuracağı kimseleri biz mi besleyeceğiz” diyecek kadar cimri ve küstah tavır içindeydiler. Bu sebeple Mekke döneminde inen ayetlerin Allah’ın birliği inancının yerleştirilmesinden sonra en büyük hedefi insanların kalplerini yoksul ve himayesizlere karşı bencillik, sevgisizlik ve cimrilikten arındırmak; dertlerin de nimetlerin de paylaşılabildiği bir toplumsal ruh ve zihniyet geliştirmek olmuştur. Konumuz olan sure bu zihniyeti hazırlayan anlamlı tesbitler, öğütler, uyarılar ve müjdeler içermektedir. Sonuç olarak surede iki farklı karakter tipi ortaya konmakta; açıkça belirtilmemekle birlikte ifadenin genelinden kolayca anlaşıldığı üzere bunlardan ilki olan cömert ve özverili tip Müslüman insanı, cimri ve bencil tip de inkârcıyı temsil etmektedir. “Güzel karşılık” diye çevrilen 6. ayetteki hüsnâ kelimesini müfessirler “iman, kelime-i tevhid, en güzel din olan İslâm, namaz, oruç ve zekât, ibadetlerin güzel karşılığı” gibi anlamlarla açıklamışlardır (bk. Şevkânî, V, 530; Elmalılı, VIII, 5876). Bu manalar dikkate alındığında hüsnâ kelimesi; inanç, ibadet, muâmelât ve ahlâk ilkeleriyle İslâm inanç ve uygulamaları bütününü ifade eder şeklinde anlaşılabilir. 7. ayette geçen ve Allah’ın cömert kulu için kolaylaştıracağı bildirilen rahatlık ve mutluluk yolunu ifade etmek üzere “en kolay” anlamına gelen yüsrâ kelimesi kullanılmıştır. Bu kelime “daha fazla iyilik yapma özelliği, erdemi” olarak da açıklanmıştır. Buna göre insan iyilik yapmaya çalıştıkça Allah da onda iyilik iradesini güçlendirir, iyilik yollarını kolaylaştırır ve sonunda cömertlik denilen güzel haslet onun kişiliğinin ayrılmaz bir özelliği olur. Allah indinde güzel olan çalışmaların ardından gelen ayetlerde ise kötü fiil ve davranışlar ve bu davranışları yapanlar hakkında şöyle buyrulmuştur. “Fakat kim cimrilik eder, kendini Allah’a muhtaç görmez ve en güzel sözü (kelime-i tevhidi) yalanlarsa, biz de onu en zor olana kolayca iletiriz. Cehenneme yuvarlandığı zaman, malı ona fayda vermez.” Leyl/8-11 Cimrilik edip kendisiyle yetinen, yani kendi gücüne ve elindekilere güvenip Allah’ın yardımına muhtaç olmadığını zanneden kişi için Allah’ın kolaylaştıracağı bildirilen zahmet yolu “en zor” anlamına gelen usrâ kelimesiyle ifade edilmiştir. Bu sebeple cümle genellikle “Biz onu en zora hazırlarız” şeklinde anlaşılmıştır. Allah’ın kulunu zor olana hazırlamasından maksat da kulun, Allah ve resulünün gösterdiği yolu kabul etmeyerek yanlışlarda ısrar etmesi, bu sure bağlamında ise cimriliğini sürdürmesi neticesinde Allah’ın ondan hidayet ve yardımını çekmesi, onu kendi haline bırakmasıdır. Bu ise insan için en büyük mahrumiyettir. Çünkü bu şekilde kendi başına kalan kul helâl haram demeden nefsânî arzularını tatmine çalışır; kötülük yapmak, günah işlemek ona kolay gelir, bunlardan zevk alır. Sonuçta cehennemi boylar; dünyada cimrilik edip biriktirmiş olduğu servetini orada fidye olarak verip cehennem azabından kurtulmak ister ama bu da mümkün olmaz. Selam ve dua ile.