KURBAN NEDİR, MAHİYETİNDE NELER VARDIR

Allahü Teâlâ inanan kullarına kulluk borcu olarak bedenî, lisanî, kalbî ve mali ibadet ve mükellefiyetler yüklemiştir. Her biri Allah’ın rızasını kazanmaya rahmet ve nusretine yakın olmaya ve ahiret hayatında büyük nimet ve yüce derecelere kavuşmamıza vesile olacak ibadetlerdir. Bu ibadetlerden birisi de kurban kesmektir. Kurban; Allah rızası için, ibadet niyeti ile belirli günlerde cins, yaş ve vasıflarını dinimizin tayin ve tespit buyurduğu hayvanlardan birini kesmektir. Kurban, Bayramın birinci, ikinci ve üçüncü günlerinde kesilir. Efdal olanı birinci gününde bayram namazından sonra kesilmesidir. Allah rızası için kesilen kurbana (Udhiyye), bunu kesmeğe de “tazhiye” denilir. KURBAN NIÇIN KESILIR Kurban; Cenâb-ı Hakk’ın “Rabbin için namaz kıl, kurban kes” emrine uyarak, Yüce Allah’ın rahmetine yaklaşmak ve rızasını kazanmak için kesilir. Kesilen kurbanın akan kanı ile birlikte sahibinin günahlarının da bağışlanacağı Peygamberimiz (s.a.v) tarafından müjdelenmiştir. Kurban; kendisine kurban kesmek vâcip olanların vücuduna bedel olarak kesilir. Vacib olan kurbanı kesmek, Hak yolunda fedakârlığın bir nişanıdır. Yüce Allah’ın verdiği nimetlere karşı yapılan bir şükürdür. Bunun sonucu da sevaba ulaşmak ve birtakım belalardan korunmaktır. Kurbanın dini, iktisadi ve sosyal boyutu vardır. Bu hususlarında dikkatlerden kaçmaması gerekir. Bu iş sadece bir et bayramı değildir. KURBAN KESMEK KIMLERE VACIP OLUR Akıllı, hür ve mukim olan (yolcu olmayan), aslî ihtiyaçlarından fazla nisap miktarı mal veya paraya sahip (yani Kurban Bayramı günlerinde bir kurban alıp kesebilecek durumda olan) kadın-erkek her Müslüman’a kurban kesmesi vaciptir. (Hanefi mezhebine göre) İmam Malik ile İmam Şafiî’ye göre, kurban vacip değil, müekked bir sünnettir. Yukarıda ki şartları taşıyan bir kimse, Kurban kesme günlerinde (kurban bayramının ilk üç gününde) kurban kesmeğe gücü varken kurban kesmeyip de sonra fakir düşse, buradaki vücub üzerinden düşmüş olmaz. Kurban kesme yükümlülüğü için, İmam-ı Azam ile İmam Ebû Yusuf’a göre, akıl ve buluğ şart değildir. Bundan dolayı zengin olan bir çocuğun veya bir delinin malından bunların velisi kurban keser. Bu çocuk veya bu mecnun o kurbanın etinden yer. Geri kalan kısmı da, elbise gibi aynından faydalanacakları bir şeyle değiştirilir. Fakat İmam Muhammed’e göre, kurban yükümlülüğü için akıl ve büluğ şarttır. Bundan dolayı çocukların ve mecnun olanların mallarından kurban kesilmesi gerekmez. Fetva da buna göredir. Velileri onlar adına mallarından kesecek olsalar, kurban bedelini onlara ödemeleri gerekir. Ancak bir kimsenin kendi malından çocuğu için kurban kesmesi mendubdur. KURBAN HANGI HAYVANLARDAN OLUR Kurban şu dört cins hayvanlardan olur: 1- Koyun (Bir yaşını doldurmuş olması lâzımdır. Ancak anası kadar gelişmiş ve 6 ayını doldurmuş bir kuzu da kesilebilir) 2- Keçi (Bir yaşını doldurmuş olması lâzımdır) 3- Sığır-manda (İki yaşını doldurmuş olması lâzımdır) 4- Deve (Beş yaşını doldurmuş olması lâzımdır) Bunlardan başka (Tavuk, Ördek, Kaz vb.) hayvanlardan kurbanın hiçbir nev’i (yani vacip, adak, akîka) caiz olmaz. Etleri yenilen vahşî hayvanlar da kurban edilmez. Ancak koyun cinsinin erkeğini kurban etmek daha faziletlidir. Keçinin erkeği ile dişisi kıymetçe eşit olsalar, dişisini kesmek daha faziletli olur. Devenin veya sığırın erkeği ile dişisi et ve kıymet bakımından eşit olsalar, dişisinin kurban edilmesi daha faziletlidir. Koyun ve keçiden her biri yalnız bir kişi adına kurban edilir. Bir deve veya bir sığır, bir kişiden yedi kişiye kadar kimseler için kurban edilebilir. Burada dikkat edilmesi gereken husus şudur; bu ortakların hepsi Müslüman olup her biri kendi hissesine malik olmalı ve Allah rızası için bir ibadet niyeti taşımalıdır. HANGI AYIPLAR HAYVANIN KURBAN OLMASINA MANI OLUR? Bilindiği üzere kurban bir ibadettir. Bunun için kurbanlık hayvanların kusursuz olmaları esastır. Her kusur olmasa da bazı kusurlar kurbana manidir. Bu kusurlar kısaca şunlardır: 1- İki veya bir gözü kör olan, 2- Aşırı derecede zayıf olan, 3- Kesim yerine yürüyerek gidemeyecek derecede aksak olan, 4- Kulağının, kuyruğunun veya tenasül organının üçte birinden fazlası gitmiş olan, 5- Dişlerinin yarıdan fazlası düşmüş olan, 6- Doğuştan kulağı ve tenasül organı olmayan, 7- Koyun ve keçide bir, sığırda iki memesi kurumuş olan, 8- Burnu kesilmiş olan, 9- Dilinin çoğu kesilmiş olan, 10- Ölüm derecesinde hasta olan. Böyle kusuru olan hayvanları kurban etmek caiz değildir. Bunun için kurbanlık satın alınırken kusurlu olup olmadığına dikkat etmek gerekir. Kurbanlık hayvanın, şaşı, topal (kesim yerine gidebilecek durumda), uyuz ve deli olmasında, doğuştan boynuzlu veya boynuzsuz veya boynuzunun azı kırık bulunmasında, kulaklarının delinmiş veya enine yarılmış olmasında, kulaklarının uçlarından kesilip sarkık bir halde bulunmasında, dişlerinin azı düşmüş olmasında, burulmuş olarak bulunmasında bir sakınca yoktur; bu hayvanlar kurban edilebilirler. Kurban kesmekle yükümlü olan bir kimsenin satın aldığı kurbanda yukarıdaki kusurlardan biri sonradan meydana gelse, yerine başkasını alıp kesmesi gerekir. Fakat fakir bir kimsenin aldığı kurban böyle kusurlaşırsa, yine kurban olarak kesilmesi caiz olur, yerine başkasını alması gerekmez. Hatta böyle kusurlu bir hayvanı satın alıp kurban kesmesi de yeterli olur. Çünkü bu kurban o fakir için bir nafiledir. Nafilelerde ise, genişlik ve kolaylık vardır. Üç imama göre, zengin için de yeterli olur. Başkasını almaya gerek yoktur. Zengin kimsenin aldığı kurban henüz kesilmeden ölse, yerine başkasını alması gerekir. Fakir kimsenin aldığı kurban ölse, başkasını alması gerekmez. Zengin kimsenin aldığı kurban kaybolduktan veya çalındıktan sonra yerine başkası kurban edilmiş olsa ve ondan sonra da kaybolan kurban bulunsa bunu da kesmesi gerekmez. Çünkü üzerine düşen vacibi yerine getirmiştir. Fakat bu duruma düşen fakirin o bulunan kurbanı kesmesi gerekir; çünkü fakirin satın aldığı kurban, kurban olmak üzere belirlenmiştir; kendisine vacip olmadığı halde, bunun kurban olmasını kendisine gerekli kılmıştır. Kurban için alınan hayvan çalındıktan veya kaybolduktan sonra onun yerine başkası alınıp ondan sonra nahr (kurban kesme) günleri içinde kaybolan kurban bulunsa, bakılır: Sahibi zengin ise bu iki kurbandan dilediğini keser. Ancak sonradan almış olduğu hayvanın kıymeti ilk hayvandan daha az olur da bunu kesmiş olursa, aradaki kıymet farkını sadaka olarak vermesi gerekir. Fakat kurban sahibi fakir ise o iki hayvanı da kesmesi gerekir. Çünkü bu kurbanlar fakir hakkında birer adak yerindedir. Bir görüşe göre de, bunlardan yalnız birini kesebilir. Bir kimse aldığı kurbanlık hayvanı satıp onun yerine dengini almış olsa, İmam Ebû Yusuf’a göre caiz olmaz. Çünkü bunun aynına Allah’ın hakkı geçmiştir. Fakat İmam Azam ile İmam Muhammed’e göre, bu kerahetle caiz olur. Kurbanlık bir hayvan kesilmeden önce doğursa, yavrusu da kendisi ile beraber kesilir. Çünkü yavru anasına bağlıdır. Eğer yavru kesilmeyip satılırsa, parasını sadaka olarak vermek gerekir. KURBAN, İSLAM DİNİNİN ŞEAİRİNDENDİR Kurban, Allah Teâlâ’ya kurbet (yaklaşmak) için kurban niyetiyle belirli bir vakitte kesilen hususi hayvanın adıdır. Kurban kesmek, zekât ve bayram namazları gibi hicretin ikinci yılında meşru kılınmış tır. Kurbanın meşruiyeti Kitap, sünnet ve icma’ ile sabittir. Cenâb-ı Hakk, Kevser Suresinde, “Rabbin için namaz kıl ve kurban kes” buyuruyor. Bu âyet-i kerimedeki “namaz”dan maksat bayram namazı, “kesmek” ten kasıt da, kurban kesme günlerinde kesilen hayvanlardır. Başka bir âyet-i kerimede ise, kurbanlık develerden şöyle bahsedilir: “Kurbanlık develeri de size, Allâh’ın şeâirinden kıldık.” (S. Hac, 36) “şeâir”in mânâsı, Allâh’ın dininin alâmeti, işareti olan hususlardır. Pek çok şey alâmetleri ve işaretleri ile tanınır; bunlar hiç terk edilebilir mi? Hâl böyle olunca yapılacak iş; kurbanı kesmemek için bahaneler aramak yerine, kesebilmek için çareler aramak olmalıdır. Sünnette de kurbanla alâkalı birçok delil vardır. Müslim (r.h.)’in Hz. Enes (r.a.)’den yapmış olduğu rivayet bunlardan birisidir: “Resûlüllah (s.a.v.), beyazı siyahından çok, boynuzlu, iki koç kurban etti. Onun; ayağını hayvanın yanlarına koyduğunu, Bismillah deyip tekbir getirerek eliyle onları kestiğini gördüm.” (Kitâbü’l-Edâhî, 17; Buhârî, K. Edâhî, 9) Bir diğeri de Hz. Âişe (r.anhâ) validemizin rivayet etmiş oldukları şu hadîs-i şeriftir: “Âdemoğlu, kurban bayramı gününde kan akıtmaktan daha sevimli bir amelle Allah’a yaklaşabilmiş değildir. Kanını akıttığı hayvan, kıyamet günü boynuzları, çatal tırnakları ve kılları ile gelecektir. Akan kan yere düşmeden önce, Allah Teâlâ katında yüksek bir makama ulaşır. Bu bakımdan kurbanlarınızı gönül hoşluğu ile kesiniz.” (İ. Mâlik, Muvatta’, Kur’an 24; Tirmizî, Edâhî, 1; İbn-i Mâce, Edâhî, 3) Ayrıca, Müslümanların tamamı, kurbanın meşru’ olduğu üzerinde icma’ etmişlerdir. Kurban vecibesinin yerine getirilmesi; hak yolundaki fedakârlığın bir nişanesi, Allah Teâlâ’nın verdiği nimetlere karşı kulun bir şükrânesidir. Ayrıca günahların bağışlanmasını dilemektir. Bunların neticesi olarak da sevaba nail olmak ve bir takım belâlardan korunmaktır. Velhâsıl kurbanın meşruiyeti; dini, ahlâkî, ictimâî bir takım hikmetlere, maslahatlara istinat eder, dayanır. Bunu takdir etmeyecek bir akıl sahibi tasavvur olunamaz. (Ö. Nasuhi Bilmen, B. İslâm İlmihâli, Yedinci kitap, s. 410) KURBANIN KESILME VAKTI Kurbanın kesilme zamanı nahr (Bayramın birinci, ikinci ve üçüncü) günleridir. Fakat birinci günde kesilmesi daha faziletlidir. Kurbanlar, bayram namazı kılınan şehir gibi yerlerde, bayram namazı kılındıktan sonra bayram namazı kılınmayan yerlerde ise bayram gününün fecrinden sonra kesilir. İlk vakti budur. Kurbanı geceleyin kesmek tenzihen mekruhtur. İmam Şafiî’ye göre, kurbanlar bayramın dördüncü günü güneş batıncaya kadar kesilebilir. KURBAN NASIL KESILIR Kurban kesecek Müslüman, kurbanlık hayvanı incitmeden kıbleye karşı yatırır. Ayakta olarak : “Bismillahirrahmanirrahim” dedikten sonra biliyorsa “İnne salâtî ve nüsükî ve mahyâye ve memâtî lillahi rabbil âlemîn” Enam/162 “Şüphesiz benim namazım da, kurbanım da, dirilmem de, ölümüm de hiçbir ortağı olmayan, âlemlerin Rabbi olan Allah’ındır.” Âyet-i Celîlesini okur ve şöyle niyet eder: “Ya Rabbi, şu vücudum sana karşı o kadar isyan etti ki, affedilmem için bu vücudumu sana kurban etmem icap ediyor. Fakat sen Kitab’ınla insanın kurban edilmesini haram kıldığından, vücuduma bedel olarak bu hayvanı senin rızan için kesiyorum. Kabul buyur ya Rabbi” dedikten sonra üç defa “Allahü ekber, Allahü ekber, lâilâhe illâllahü vallâhü ekber, Allahü ekber velillâhil hamd” diye tekbir alır ve “Bismillâhi Allâhü ekber“ der ve kurbanı keser. Kurbanı, elinden geliyorsa sahibi kesmelidir, değilse uygun gördüğü bir Müslüman’a emredip kestirmeli ve kendisi de başında bulunmalı. Yalnız kurban sahibinin Besmelesi yeterli olmaz; kurbanı kesenin Besmele’yi getirmesi şarttır. “Bismillâhi Allahü Ekber” demelidir. Kasten Besmele terk edilirse, kurbanın eti yenmez. Kurban sahibinin eli hayvanı kesenin eli üzerinde olarak hayvanı kesecek olsalar, her ikisinin de Besmele çekmesi gerekir. Bunlardan biri Besleme’yi terk ederse, hayvanın eti yenmez. Kurban Bayramında, kesilmek üzere satın alınmış kurbanlık hayvan, nahr (kurban kesme) günlerinde kesilmemiş olsa, o hayvan mevcutsa aynını sadaka vermek gerekir. Helak olmuşsa kıymetini sadaka olarak fakirlere vermek icap eder, ertesi seneye bırakılmaz. Kurbanın vacip olmasına nahr günlerinin sonu esastır. Bunun için Kurban Bayramının üçüncü günü güneş batmadan önce zengin olan kimsenin kurban kesmesi gerekir. Daha önce fakir olması bunu etkilemez. Aksine olarak o günün güneş batışından önce fakir düşen veya ölen Müslümanlardan bu kurban kesme yükümlülüğü düşer. Zilhicce’nin onuncu günü olduğuna şehadet edilip de Bayram namazları kılındıktan ve kurbanlar kesildikten sonra, günün henüz arefe günü olduğu anlaşılsa, Müslümanların itaat ve ibadetlerini koruma bakımından, kılınan namaz ve kesilen kurbanlar geçerli sayılır. Çünkü böyle hatalardan kaçınmak her zaman için mümkün değildir. Selam ve dua ile…